Dedeler ve Bazı Sorular…

Dedeler ve Bazı Sorular…

Ayhan Aydın

Dedelerimiz yakın çevrelerindekilerden dinledikleriyle, kendi yaşamlarıyla, okuduklarıyla, gördükleriyle olgunlaştırdıkları tecrübeleriyle yüzyıllar boyunca; yaşadıkları coğrafyada Alevi öğretisinin, bu alandaki bilginin, inancın, sevginin aktarıcıları olmuşlardır. Dedeler muhabbetle, bu “Hakk- Muhammed –Ali’nin aşk kervanını bugünlere getirmişlerdir. Bu yolda; dövülenler, sövülenler, kırılanlar, eziyet çekenler çok olmuştur…  Bedeller ödense de, sazın avazındaki aşk, sinelerde perde olmamış, em olmuş, yaralar sağalmış, sağaltılmıştır bu yolda. Dedeler bir umuttur, dedelik zahmetli bir yolun adıdır. Dedeler çölde açan çiğdeme benzerler, sırrına erilemeyen bu öz suyunu nereden alırlar, diye sorulmaz. Aslında her daim kendini yeniden var eden, yangınlar içinde yaşamayı başaran öğretinin, Aleviliğin temel yapı taşlarından birisidir dedelik. Yani dedesiz bir Alevilik düşünülemez.

 

Sorular-Sorunlar…

Bugünün dedelerinin önünde önemli sorunlar bulunmaktadır. Her şeyden önce geçmişin benim “altın devir” dediğim dönemi maalesef artık kapanmaktadır. Elbette bu yol her zaman yaşar, sonsuza kadar “Hakk – Muhammed –Ali” aşkı ve bu aşkla harlanan çerağlar yanmaya, dedeler – zakirler sazlarını çalmaya, cemler yürümeye devam eder. Ama önemli olan bu yolda; atalarımızın sürdükleri erkânlarında, bir sorun karşısında ne yapmışlarsa, nasıl gönülleri birlemişlerse, o geleneği en zengin ve güzel bir şekilde yaşatmışlarsa, aynı şekilde bugün de o güzelliği tam yaşayabilmek ve her daim Alevice davranabilmektir. Yani sadece cem yapmakta Alevilik ve dedelik olmaz. Talibin ve günümüzde tüm halkın inançla, Alevilik konusunda karşılaşmış olduğu sorunları hakkaniyetle çözemezsek Alevi Yolu’na uygun davranmamış oluruz.

Hem de artık çağımız gerçek anlamıyla bir bilim çağıdır, teknoloji çağıdır, uzay çağıdır, iletişim çağıdır. İnsanların önemli bir kısmı hem inançlarını yaşamak aynı zamanda doğru bilgiye zamanında ulaşmak istemektedirler. Hele hele gençler gerçek anlamıyla bugünün en iyi özetleridir. Onları bir tarafa bırakarak biz bir yol alamayız. Yaşam koşulları belki bugün geçmişe göre daha da ağırdır ama artık ekonomik ve sosyal zorlukların sıkıştırdığı yaşamın dışında bir de günümüzde, her gün genişleyen bir bilgi dünyası vardır. Bugünün yaşam koşulları ne kadar geçmişin çetin şartlarından ağırsa da, birçok alanda da artık bir rahatlama söz konusudur. İnsanlar ve özellikle gençler daha kısa, daha öz ve özlü, daha az yorularak, daha hızlı bilgi sahibi olmak istemektedirler. Her kesimden insanlar, doğru bilgi kaynağına en kestirme yoldan ulaşmak istemektedirler.

Alevi-Sünni iç içeliğinin evliliklerle de arttığı, dünyanın küçüldüğü, eğitimin göreceli de olsa ilerlediği, bilginin hızla paylaşıldığı günümüz dünyasında dedeleri daha da zor günler beklemektedir. Tüm bunların dışında dedelikle ilgili bir takım somut olumlu – olumsuz gelişmeler, planlar, programlar da söz konusudur.

Bu konuda bazı soruların sorulması kaçınılmazdır…

  • Bugün sıkça konuşulduğu gibi eğer Aleviler devletten istedikleri bazı hakları alır ve dedelerle ilgili bir çalışma yapılırsa, devlet bünyesinde yer alacak dedeler; devlet memuru gibi, bir sosyal güvenceye kavuşma adına dini bir görevli mi olacaklardır? Yoksa burada yapılmak istenenle, Dedelik kurumunun içi-özü mü boşaltılmak istenmektedir? Bunu kimler istiyor, kimler istemiyor? Bunun dedeliğe, Aleviliğe zararları nelerdir?
  • Dedeler artık birer inanç mekânı olarak hizmet veren cemevlerinde bir ruhani lider mi, bir görevli mi, bir yönetici mi, bir paralı elaman mı, yönetimin kendi içlerindeki sorunlar karşısında tarafsız kalamayacak birer memur mu olacaklar? Tüm bunlar dedeliğin geleceğini nasıl etkileyecektir?
  • Bir dedeler okulu açılması düşüncesi vardır. Gerçekten dedeler belli bir eğitimden geçerek mi dedelik yapacaklar? Dedeler hangi konuları ders olarak işleyecekler? Bilgi düzeylerini arttırmak dedelik fonksiyonlarını ve bugünün ihtiyaçlarını gerçekten gidermeye yetecek mi?
  • Büyük kentlerde, her yöreden gelen farklı ocak mensubu büyük kitlenin, cemi yürüten, posta oturan ve “dedemiz” denilen cemevi dedesiyle tam uyum bugüne kadar sağlanamadığına göre, hiçbir kurum “ocak dedeliği” konusuna ısrarla önem vermemesine, bazı konularda “dede-talip” uyumu yakalanamamasına rağmen, bu sorunlar nasıl çözülecektir? Bunların üstünü örtmek, bunları görmemezlik gelmek bir çözüm olabilir mi?
  • Ocaklar, Tekkeler, Dergahlar… Aleviliğin Bektaşiliğin temel inanç merkezleri Anadolu’nun köylerinde, sadece kendi kitlesine hitap eden, bazı akademisyenlerin ifadesiyle “tarihte kalan” mekânlar mı olacak? Ocağın canlılığını yaşatamayan cemevlerinde görevli dedeler,  babalar Anadolu, Rumeli geleneğini nasıl yaşatacaklar?
  • Geçmişin geleneğini yaşatma, atalardan alınan mirasa sahip çıkma konusunda bilinçli, duyarlı “genç dedeler” olmasına rağmen, birçok dedenin çok yapay bir şekilde, basit bilgilerle, “ocakzadeliği” dedeliğe dönüştürerek, bunu bir nevi meslek haline getirmelerinin önü nasıl alınacaktır? Herkes dedelik yapabilecek midir yani? Dedeliğe büyük zararlar veren “sahte dedelere” karşı hiçbir yaptırım yokken, bunların önü nasıl alınacaktır?
  • Alevilik’te özellikle dedelere yöneltilen, bugüne kadar en çok sorulan bazı sorular halen yanıtlanabilmiş, sorunlar çözülebilmiş değildir. “Düşkünlük, günümüzde müsahipliğin yaşamaması, “Alevi-Sünni Evliliği”, belli inanç etkinliklerinin aynı tarihlerde, ortak yapılması gibi birçok sorunda yol alınamamıştır.  Dedeler toplumun bütününde ve kendi aralarında yaşadıkları sorunları geçmişte “Pir, Rehber, Mürşit”  formülüyle çözerken bugün karşılaşılan sorunları çözecek gerçek bir “Dedeler Birliği”,  “Divan”,  “Pirler Meclisi”, “Dedeler-Babalar Meclisi” gibi yapıları kurabilecekler mi? 
  • Bu konuda Cem Vakfı’nda çok iyi niyetlerle de olsa kurulup sonu hüsranla sonuçlanan “Alevi İslam Din Hizmetleri Başkanlığı” hezimeti ortadayken bundan ders çıkarılacak mı?
  • Gerçekten de kitap okuma oranı çok düşük olan Alevi kesiminde, yine aynı şekilde kitap okumayan dedeler bugünün dünyasına, çağımıza yanıt verebilecekler mi?
  • Dedeler, ocaklar hakkında bugüne kadar gerçekten de çok yetersiz bir araştırma alanı vardır. Osmanlıca, Arapça, Farsça bilinmeden tarihi metinler üzerinde araştırmak yapmak çok zordur. Dedelerin secereleri başta olmak üzere ocak mekânları-tarihler-erkânlar hakkında kapsamlı geniş bir çalışma yapılmayacak mı?
  • Dedelerin yanlarına gelen; “hangi dinden, hangi inançtan, hangi kökenden olursa olsun” her kesime gerçekten hitap edebilme güçleri var mıdır?
  • Özellikle gençlerle dedeler arasındaki belli duvarlar nasıl aşılacaktır?
  • Her dedeyim diyen, gerçekten dede midir? Buna insanlar nasıl anlayacaktır?

 

Sonuç

Sevgili okurlar;  soruları gerçekten de çoğaltmak mümkün. Bana göre, dedelerin anlattıkları yaşayan, hem de geleneğiyle-değerleriyle yaşayan Alevilik, dedelik ve ocak sistemi yanında; artık bu soruları da sorup, bunların yanıtlarını hep birlikte aramak zorundayız.

Bu yol ulu, kutsal bir yoldur. Bu yolun en önemli taşıyıcıları olan dedeler konusunda bu kadar az kafa yorulması düşündürücü değil midir?

Son yirmi yılda yoğunlaştığım bu alanda ve yaptığım yüzlerce söyleşide gördüm ki, dedelerimizin iç dünyaları aslında ab aydınlık; Onlarda samimiyet var, içtenlik var, güzellik var, aşk var.

Ama bu mesele sadece dedelerin sorunu değildir. Bu tüm toplumun bir ortak sorunudur.

Bizler; soru sormazsak, eleştirmezsek, düşünmezsek, tartışmazsak gerçekten de hiçbir konuda olduğu gibi bu konuda da bir yol alamayız…

Mutlaka bugünün ve geleceğin dünyasını, isteklerini, beklentilerini de görmek, düşünmek, sorunlara hep birlikte çözümler bulmak zorundayız… Bu dedelik içinde böyledir, babalık için de, ozanlık için de böyledir.

Yola birlikte gidenler aşk ola…