AYHAN AYDIN
Aleviler inanç önderlerine, rehberlerine dede, derler. Alevi inancının gereklerini, kural ve kaidelerini en iyi bilen ve uygulayan kişilerdir dedeler.
Seyyid manasında kullanılan ve pir de denilen Dedeler; Hz. Muhammed’in, On İki İmamlar’ın soyundan gelen, büyük kutsal aile bağıyla kuşaklar boyunca aynı geleneği yaşatan erenlerin yolunu sürdüren en önemli inanç önderleridir. İşte bunların en tipik örneklerinden ve aynı zamanda sıra dışı özellikleriyle tüm Alevi camiasınca sevilen ve sayılan bir büyük ismi geçtiğimiz günlerde Hakk’a uğurladık. Hakk’ın rahmetine kavuşan ruhu huzur bulsun, diyoruz.
Kimdi Mehmet Yaman Dede?
1940 doğumlu; yoksul bir Anadolu çocuğu olarak küçük yaşta yetim kalan ve Erzincan dağlarının soğuk ayazlarında büyüyen, bir dede oğlu, yerinde duramayan ama en çok okumaya meraklı iki gülen gözüyle dünyaya bakan bir sevgi pınarı…
Çok küçük yaşta; hem akrabası hem de köyün en ileri geleni olan buğday ticaretiyle de uğraşan Abbas Erturan Amca onun tüm hayatını değiştirecek kararı verir ve ailesinin de izniyle onu İstanbul’a okutmaya götürür…
Mehmet Yaman’ın anılarında çok canlıdır bu yaşananlar… Fatih’te oturan Abbas Erturan dünyanın en iyi insanıdır onun güzünde, hem kamil bir insan hem de örnek bir dededir. Karacaahmet Sultan Dergahı’nda uzun yıllar sonra ilk aşure kazanını kaynatan Güllü Erturan Ana’nın eşi olan Abbas Erturan’ın en büyük sorunu ise; köylerinde türbesi bulunan kendisine Hıdır Abdal Sultan denilen ve Anadolu’nun gözcüsü olarak kabul edilen büyük erenlerden Karacaahmet Sultan’ın oğlu olduğuna inanılan bu büyük ulunun soyundan gelmelerine rağmen, köylerindeki nice evlerin sandıklarının içi yüzlerce eski yazma kitap, secere, ilam, ferman, beratla dolu olmasına rağmen bunları okuyacak, bu geleneği sürdürecek okumuş yazmış kimsenin olmamasıdır. Bu onun için büyük üzüntü kaynağıdır.
Abbas Erturan ataları gibi ileriyi gören bir pirdir. Artık onun tek bir amacı vardır o da hem çalışkan, hem atik, hem terbiyeli Mehmet Yaman’ı okutmak, köye, topluma yararlı bir evlat olarak yetiştirmektir… Onu tutar İmam Hatip okuluna verir, İslam Yüksek Enstitüsü’ne… Çünkü ancak bu okulda Arapça’yı, Farsça’yı, Osmanlıca’yı öğrenip köylerindeki kitapları okuyabilir ve de Alevilik Sünnilik konusunda iki de bir kendilerini ileri geri sıkıştıran çevrelerindeki molla tiplerden onun vereceği akli yanıtlarla kurtulabilir ve böylece tüm köylü de rahat bir nefes alır!
Mehmet Yaman çok başarılı bir öğrencidir ve Abbas Erturan’ın iki katlı ahşap o zamana göre lüks cumbalı evinin bahçesindeki bir odada kalır ve her geçen gün bilgisine bilgi katar.
Ama onun çok büyük bir merakı daha vardır; o da; ozanlar, aşıklar, dedeler… ve onların tadına doyulmaz muhabbetleridir. Ne yapar eder Ali Ekber Çiçek, Feyzullah Çınar, Aşık Daimi, Davut Sulari, Turan Engin gibi Alevi toplumunun da çok sevdiği aşıklarını, ozanlarını, dedelerini arar bulur, bir araya getirir. O bunlarla diyalog kurmakla kalmaz onları Abbas Erturan’ın hoşgörüsüne sığınarak Fatih’e kaldıkları eve getirtip bağlama dinletileri, cemler yaptırır…
Çok atılgan olan Mehmet Yaman bir yandan da okuldaki Alevi düşmanlarıyla mücadele eder, hatta bu konuda çok bunalır, bir dönem okulu terk etmek ister ama Abbas Erturan’ın ısrarları sonucunda okulu büyük bir başarıyla bitirir ve sonunda din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri vermeye başlar. Pertevniyal Lisesi başta olmak üzere birçok okulda yüzlerce öğrencisi olur. Onlara Atatürkçü cumhuriyetin ve İslam kardeşliği ve barışının dayanaklarını öğretir; Muaviye’nin aslında hazretliği hak etmeyen birisi olduğunu ve gerçek bir Müslüman olarak On İki İmamları bilmek gerektiği gibi müfredat dışı konulara girer. Bu konuda kendisini çok eleştirenler olsa da o bunları aşmış, büyük bir başarıya imza atarak sıra dışı bir din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeni olmuştur.
1966 temmuzunda yayın hayatına atılan Cem Dergisi’nin isim babası kendisidir.
1970’lerde Gerçekler isimli bir gazete çıkararak Alevilik’le ilgili bilinmeyenleri ve doğruları işlemeye çalışır.
Bu arada tarihi görevlerine devam eder… Dostlarıyla, arkadaşlarıyla Karacaahmet Sultan Dergahı’nda, Şahkulu Sultan Dergahı’nda hizmetler vermeye başlamazdan evvel Spor Sergi Sarayı’nda Alevilikle ilgili oyunlar oynatmaya, bunlara öncü olmaya çalışır…
Avni Dilligil’in yazıp yönettiği “Dört Kapı Kırk Makam” oyununun sergilenmesi için seferber olur. Nice Alevi etkinliğinin düzenlenmesinde, sunumunda, tanıtımında görev alır. Ocak Köyü Derneği’nin köye daha iyi hizmet etmesi için yapıcı önerilerde bulunur.
Alevisiyle Sünnisiyle çok sevilen bir sima olan Mehmet Yaman Dede dede kimliğini yürüttüğü cemlerde gösterir. O klasik manada “dede sazı” dediğimiz saz çalmanın son temsilcilerinden birisidir aynı zamanda.
Artık Abbas Erturan’ın gözleri açık gitmeyecektir: Mehmet Yaman imkanları ölçüsünde bilimsel çalışmalarına, kitap yayın işlerine de girer… Alevilerin en önemli tarihsel inanç kaynaklarından birisi kabul edilen Şeyh Safiyettin (Safi) Erdebili’ye ait olduğu söylenen Büyük Buyruk’tan çeviriler yapar. Bunları kitaplaştırır. Alevilerin de Sünnilerinde özellikle gençlerin çok merak ettikleri temel konuları içeren “Alevilik” kitabı son dönemin klasik el kitaplarından birisi olur. Ayrıca Cem Nedir? Alevilik’te Cenaze Hizmetleri Nasıl Yapılır? İsimli kitapçıkları hazırlayıp dede çocuklarının eğitimi için öncü olur.
Mehmet Yaman uzun zamanlar öncesinden ünlenmiş onun bilgisinden, tecrübesinden yararlanmak isteyen Avrupa’nın birçok şehrindeki Alevi dernekleri, bu arada Avusturalya’dakiler de, onu aylarca vereceği kurslar için yanlarına almışlar ve yüzlerce öğrencinin de yetişmesini sağlamışlardır.
Hemen tüm Alevilik Bektaşilik panel, sempozyum ve sunumlarının vazgeçilmez siması olan, Alevi Sünni kardeşliğine yürekten inanan, binlerce çağdaş öğrenci yetiştiren, on kadar kitabıyla önemli bir boşluğu dolduran Mehmet Yaman Dede; Alevilerin haklarının alınması konusunda da son altı yıldır büyük gayret göstermiş, gücünün yettiği kadar gerçekleri haykırmayı sürdürmüştür.
Ona göre gerçek dede; hak yemeyen, insanlara verdiği öğütleri ilk önce kendisi tutan, halkı aydınlatan, insanlara Yurt sevgisini, vatan ve Atatürk aşkını aşılayan; eline beline diline gerçekten sahip olurken Türk dilini koruyan, Türk Eline (İline) de sahip olan; dertlere derman olan, Ehlibeyt’in barış, kardeşlik esenlik dolu dünyasına herkesi ortak eden, sofrasını herkese açık eden, sözünden kimsenin incinmediği kişidir.
Musayı Kazım Evlatlarından Pirler piri Hünkar Hacı Bektaş Veli gibi büyük Veli’nin yolundan gidilmesini onun dergahında yetişen Rum ve Horasan erenlerinin dünyayı güzelleştirdiğine yaptığım tüm söyleşilerimde dile getiren Mehmet Yaman; güzel ülkemizin, al bayrağımızın ilelebet yaşaması için hep çalışmayı öğütler.
Mehmet Yaman Dede insanların bu dünyada hesaplarını vermeleri gerektiğine inanır…
Bu dünyada koç kurban kesmeyen, dara durmayan, bir pir ve mürşit huzurunda gerçeğin eteğinden tutup gerçekleri dile getirmeyen, sofranı fakire, fukaraya, ihtiyaç sahibine açmayan kişi kuru bir kovana benzer. Bal olmayan kovan bir şey ifade etmez.
Erenlere, pirlere, velilere layık olmak için dede dediğin durmadan insanlar içinde olup onların sorunlarını çözmelidir, sorun çözmeyen, oturduğu yerde dedelik yapan kişi dede değildir, diyen Mehmet Yaman geriye büyük emanetler bırakmıştır.
Alevi Çalıştayları’nda da gerçekçi konuşmalarıyla dikkati çeken Mehmet Yaman Dede bir devrin insanı olarak son altmış yılda yaşananların canlı tanığıydı.
Gönlü insanlık sevgisiyle dolu Mehmet Yaman Dede’yi büyük bir sevgi, saygı ve özlemle anıyorum.
Ruhu Şad olsun…
Başta ailesi olmak üzere tüm sevenlerinin başı sağ olsun, diyorum.