FUZULİ BEKTAŞ

FUZULİ BEKTAŞ

 

(İŞLETMECE / CEM VAKFI ESKİ AVRUPA KOORDİNATÖRÜ)

 

AYHAN AYDIN

 

CEM Vakfı’nın Avrupa Koordinatörlüğünü sürdüren; Cem Dergisi’nin ve CEM Radyo’nun yönetiminde, idaresinde bulunan sevgili Fuzuli Bektaş ile Avrupa’daki Türkler, Aleviler, gençler, Almanların Alevilere bakışı, CEM Vakfı’nın Avrupa’daki çalışmaları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Söyleşinin bir bölümünü siz değerli okurlarımızla paylaşıyoruz.

 

Fuzuli Bektaş’ı biz daha yakından tanımak istiyoruz. Kimdir Fuzuli Bektaş, kendi ağzından kendi özgeçmişinizi, kendiyle ilgili bilgileri nasıl aktarır bize? Kendi ağzından dinleyelim.

 

Ben aslen Kayseri’nin Sarız Kazası’nın Dallıkavak Köyü’ndenim. Dallıkavak’ta da Haydar Bayrak’ın torunuyum. İyi bir Alevi aileden gelirim, ailemizin hepsi çok iyi bir Alevi kültürüne sahiptir. Dedemiz Haydar Bayrak bizi iyi birer Alevi olarak yetiştirdi. Kendi çapında Aleviliği en iyi şekilde izah ederdi, anlatırdı. Alevilikle ilgili bize kitaplar okuturdu. Ben liseyi bitirdikten sonra ilk üniversite yıllarında belirli sağ/sol hareketlerinin en hızlı olduğu dönemde, bir gün dedem elimden tuttu, gel oğlum dedi; Ali’nin dışında kimsenin sözünü dinleme; bu sizin okuduğunuz Marks ve diğerleri, bunların bütün yazdığı eserleri Hz. Ali’nin tek bir sözünde vardır, dedi. Bize izahta bulundu, biz de o yüzden sol hareketlerini bıraktık, bir daha ilgilenmedik.

Okuduk, gayet tabii okumak zorundaydık, okuduk. Ben Almanya’ya 1971 senesinde öğrenci olarak gittim, bir süre öğrenim yaptım ve orada ticarete başladım, 1978’den beri de ticaretle uğraşıyorum. Alevilik hareketini ilk başlatan rahmetli Şinasi Koç’ları, Niyazi Bozdoğan Dedeleri, Derviş Tur Dedeleri uzaktan da olsa, yakından da olsa takip ediyordum. Çok masumanece, Alevi hareketi Almanya’da o demokratik haklarını da kullanarak, yavaş yavaş filizleniyordu. Açıkça söyleyeyim, biz o dönemde el altında maddi destek veriyorduk. Manevi hiçbir desteğimiz olmadı, benim olmamıştır. Belli bir süre 1994 senesine kadar bu tip ilişkilerimiz vardı. Almanya’daki bir hayli Alevi arkadaşlarımızla iyi ilişkilerim vardı.

1994 senesinde Sayın Prof. Dr. İzzettin Doğan’la bir yemekte tanıştım. Daha önce bütün Alevi cemiyetlerini takip ediyorduk, konuşmaları dinliyorduk. Baktığımız zaman tamamı bomboştu, Alevlikle ilgili herhangi bir şey yoktu. Alevilikle ilgili bizim öğrendiğimiz, Aleviliği veren hiçbir şey yoktu. Sayın Prof. Dr. İzzettin Doğan’la 1994 senesinde Köln’de tanıştıktan sonra bir sohbetimiz oldu. Bir yemek esnasında ve o günden itibaren CEM Vakfı’na gönül verdim, İzzettin Hoca’ya gönül verdim.

Bu işin en doğrusunun İzzettin Hoca’nın yapacağı kanaati bende hasıl oldu, o arada 1997 senesinde malumunuz Dr. Halis Özkan Başkanlığında CEM Vakfı Essen Şubesi kuruldu. Oraya üye oldum, maddi/manevi her türlü desteği verdim. Bunu Sayın Dr. Halis Özkan da belirtir. Zaman zaman ben CEM Vakfı’nın Genel Merkezine gelip, gittim. Yine bütün dernekleri, federasyonu, diğer Alevi cemaatlerini adım adım takip ediyordum. Ne yapıyorlar, olayı nereye götürmek istiyorlar, zaman zaman da bu arkadaşlarımızla tartışmalarımız olmuştur.

Yaptığım gözlemlerde bunların tamamı Aleviliği rayından saptırmış, hatta Aleviliğin de içerisinde yabancı söylemleri de monte etmeye çalışan, daha ziyade bizim bazen Alişan Hızlı ile birlikte tabir ettiğimiz işsiz, güçsüz solcu kardeşlerimiz bunlar. Alevilerin başına çöreklenmiş bu adamların Alevilik diye bir derdi yok. Sadece kendi söylemlerini Alevi halkına empoze etmek tek dertleri. Zaman zaman bu arkadaşlarımızla tartışmalarımız oldu. Şunu söyledik; “arkadaşlar böyle yaparsanız hiçbir Alevi kalmaz, hiçbir dernekte.” Bu arada bu arkadaşlarımız işi biraz da ticarete dökmüşlerdi.

Dr. Halis Özkan da cemiyetin başındaydı, fakat çok geniş faaliyetler göstermiyordu. 1999 senesinde Hürriyet Gazetesi bir tesadüf eseri geniş ve büyük bir imkan verdi. Alişan Hızlı ile birlikte, biz ikimiz haksızlığa uğramış Alevilerin haklarını almak için, Alevi İnancı Cemiyetini, 5-6 arkadaşımızla kurarak, ister Alevi olsun, ister başkası olsun, Alevilere yapmış oldukları haksızlıklara karşı bir mücadele bayrağı açtık. Bunu belki siz de takip ettiniz Hürriyet Gazetesi’nde. Takriben 8 ay boyunca Avrupa’daki Alevileri, hatta Türkiye’deki Alevi liderlerini tek tek irdeledik, halkın gözleri önüne serdik.

O arada bize bayağı tehditler geldi, arkadaşlarımız tehdit edildi, dediler ki; bize bunu yapmayın, başınıza olaylar gelir, biz de buna karşı direndik. Direnmemizin neticesinde, başlangıçta şunu düşündük Alişan Hızlı ile birlikte, ilk başta belki bizi hain ilan edebilirler, ama gün gelir halkımız bize hak verir.

Nitekim 2000 senesinde Sayın Prof. Dr. İzzettin Doğan ile tekrar Essen’deki görüşmemizde bize görevi verdi; dedi ki; buyurun, bundan sonra CEM Vakfı’nı Avrupa’da siz yürütün size inanıyorum, başarırsınız dediler. Bizse bu görevi sıfırdan devraldık ve yürümeye başladık.

 

Olayın başında olan birisi olarak, tabii Avrupa dediğimiz zaman Almanya başta olmak üzere birçok ülkede yoğun Türk ve Alevi-Bektaşi kitlesi var sanırım?

 

Avrupa’da 1,5 milyon Alevi yaşıyor.

 

Evet çok büyük bir nüfus, çok büyük bir kitle. Uzun yıllardan beri de oraya göçler oldu. İş dolayısıyla, aile yakınlığı dolayısıyla, evlilik dolayısıyla. Bir de tabi ki sadece düşük yoğunluklu diyelim, yada pasif yoğunluklu diyelim yada çok nitelikli olmayan iş gücüne dayalı insanların dışında da Almanya’nın yeni uygulamaları, Avrupa’nın uygulamalarıyla, beyin göçü de dahil olmak üzere Türkiye’den yüz binlerce insan Batı’da yaşıyor. Bunun merkezinde Almanya var. CEM Vakfı’nın Avrupa’daki kuruluş öyküsünü alalım isterseniz, daha sonra Avrupa’daki Alevilere, Türklere döneriz. Şu anda Almanya’da kaç şubesi var CEM Vakfı’nın?

 

2 şubemiz vardı.

 

Peki neler yaptınız bugüne kadar, Almanya’da ve Avrupa’da?

 

2 şubemizin birisi Essen’deydi, birisi de Hannover’deydi. Biz bu şubelerin ikisin de devraldık. Essen’deki şubemizi Bochum’a taşıdık, orada faaliyetlerimize başladık. Faaliyetlerimize başladıktan sonra, ilk olarak kamuoyuna Aleviliğin, diğer derneklerde yapıldığı gibi olmaması gerektiğini, doğru yapılanın Sayın Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın göstermiş olduğu yol olduğunu bunu kabul etmiştir.

Yani Aleviliğin gerçekten Sayın Prof. Dr. İzzettin Doğan’ın tarif ettiği şekilde yürütülmesi, yorumlanması gerektiğine inanmıştık. Fakat Alevi derneklerinin başındaki arkadaşlarımızın çoğu maalesef inanç sahibi değillerdir. Böyle oldukları için de adamların esas işi gücü Alevilik değildir. Bizler hızlı çalışmaya başladık. CEM Vakfı malumunuz vakıftır, vakıf olarak şubeleşmek Almanya’da biraz zordur. Vakıfları bu zorluğu göz önünde bulundurunca, Almanya’da Cem Avrupa Alevi Cemaati’ni kurduk. Yalnız bu CEM Vakfı’nın bünyesinde kuruldu, tamamen Cem Vakfı’na bağlıdır.

Cem Avrupa Alevi Cemaati’ni kurduktan sonra Sayın Seydi Ali Adıgüzel’in başkanlığında faaliyetlerimize hız kazandırdık. İlk olarak Almanya’da 2002 senesinin Ocak ayının 27’sinde görkemli bir toplantı yaptık. Bunu hepiniz radyolardan duydunuz. 4 bin kişi katıldı. 2 bin kişi de salonun küçüklüğünden dolayı içeriye giremedi, geri döndü. Esasta potansiyel bizim lehimizeydi yani halk bizim lehimizdeydi. Halkın bizim lehimizde olmasıyla birlikte, biz bu mevcut potansiyeli harekete geçirdik.

Alişan Hızlı ve Seydi Ali Adıgüzel, Hüseyin Fındık, Celal Bektaş ismini hatırlamadığım bir çok arkadaşımızla, İsmet Yenmez, Dr. Ali Aktaş’la birlikte harekete başladık. Harekete geçtikten sonra bu arada ilk işimiz Avrupa’da olmayan dedeler, babalar meclisini kurduk, başına da Sayın Niyazi Bozdoğan Dede’yi getirdik. İzzettin Doğan Dedemizin oluruyla Alevi dedelerinin meclisini kurduk, çünkü bu işin temel direği dedelerdir, benim inancım budur.

Dedelerin mutlak suretle bu meseleye el atmaları gerekmektedir. Bu kısa süre içerisinde, şu anda otuz civarında derneğimiz oldu, yalnız benim gönlüm dernekçilik değildir, dernekçilik bir yere kadar gider. Bir süre sonra küçük derneklerde hiçbir şey yapamazsınız. Çünkü halkınıza dini öğretisini vermezseniz, dini ritüellerdeki cemi yapmazsanız, toplantılarla insanları bıktırırsınız. Çünkü bundan önceki kurulan federasyon, daha önce ki cemiyetlerde yıllarca böyle hareket etmiştir.

Bizim ilk hedefimiz Almanya’da bu seneden itibaren cemevlerinin temelini atmaktır. Birincisinin Köln’de temelini atmayı hedefledik. Almanya’da hiç cem evimiz yoktur. Yani cem evi adı altında ufak tefek eski binalar vardır, ama doğru dürüst bir mimariyle ilgili herhangi bir şey yoktur.

Bizim CEM Vakfı’nın bünyesinde çizilen mimari projelerinden birisini Almanya’da uygulamaya çalışıyoruz, bu konu ile ilgili birkaç arsa müracaatları var belediyelere. Eğer arsa bulabilirsek iyi bir yerde, gerekirse paramızla satın alacağız, gerekirse bunu hibe olarak alacağız ve mutlaka bir cemevi yapacağız.

İkinci hedeflerimden bir tanesi de, Alevilerin cem eviyle birlikte, bizimle çalışan cemiyet başkanları ve dedelerle birlikte vardığımız bir karardır, bunu mutlaka uygulamaya çalışacağız. Alevi nüfusunun yoğun olduğu bölgelere, kültürü, Aleviliği iyi bilen dedeleri tayin edip ve bu dedelerimizle birlikte her hafta perşembe günü cem yapmaya çalışacağız. Çünkü gençliğimiz bunu istemektedir, çocuklarımız bunu istemektedir. Hocamızın bu radyoyu açmasıyla beraber, oradaki Alevi çocukları daha çok cem töreni istiyor, daha çok Aleviliği araştırmaya başladılar.

Belki siz de takip ediyorsunuz, bir hayli Alevi araştırması çıkmaya başladı. Hedeflerimizden biri tanesi de budur ve bunu mutlaka realize edeceğiz, diye düşünüyorum.

İSTANBUL,  28.08.2002

EKİN İDİK OLDUK HARMAN, AYHAN AYDIN, (ALEVİLİK BEKTAŞİLİKLE İLGİLİ HABERLER, ETKİNLİKLER, SÖYLEŞİLER, YORUMLAR, FOTOĞRAFLAR – 1992 - 2004), 2005, İstanbul, KAHRAMAN OFSET, (SAYFA: 385-387)