Ozanların Dostluk Yolunda İlerleyen
NECLA YILDIRIM’la Söyleşi
Necla Hanım nerede ve ne zaman doğmuşsunuz?
Malatya Arguvan Koyuncu (Gürge Köyü)’nde 1964 (nüfus cüzdanında 1968 görünüyor) doğmuşum.
Peki, çocukluk ve çok sevgili Veli Akkol Dedemizin köyü de olan Gürge’den bahsedelim biraz?
Çocukluk günlerim, 6 yaşında annemin vefatı, 5 yıl sonra babamın vefatı öksüz ve yetim olarak okulları bitirmem, abimin yanında büyümem gibi nedenlerle, çok da kolay bir çocukluğum olmadı demeliyim; yokluk, sevgisizlikti beni pişiren. Bir bayramda bir babayı, anneyi kucaklayamamak, annenin kendi çocuğunu okula gönderirken, benim onları kenardan seyretmem, beni çok etkiliyordu. Hayata o yaşta bu acılarla başlamak, bir çocuk ruhuyla bunları yaşamak gerçekten de çok zordu.
İlkokul köyümde okudum, ortaokulu da. Liseye gidemedim. Öğretmenim beni çok seviyordu, onu mutlaka illahi ki okutun, derdi. Annem, babam yoktu benim yanımda, orada sahipsizlik nedeniyle okuyamadım.
Köyden başka hangi hatıralar var, arkadaşlar, oyunlar, hep mahsunluk mu?
Maalesef hep mahsunluk var. Mutlu olduğum günü hatırlamıyorum bile. Gerçekten de çok zordu.
Köyde ne kadara yaşadınız?
Ben artık o köyden kurtulmak istiyordum. Köy beni sıkıyordu. Köyümü çok seviyordum ama acılar nedeniyle oradan kaçmak istiyordum. Ben sanıyordum ki ben oradan kaçınca acılar beni bırakacak, ben rahatlayacağım.
Okuldan sonra, 17 yaşında eşimle tanıştım, evlendi.
(Bu arada eşi söze giriyor) Bu evliliğin arkasında da bir öykü var; annelerimiz kız kardeş. Annem kardeşine demiş ki, onu yıkarken, ben oğlan doğuracağım ve bu kızı benim oğluma alacağım, demiş. Bizim bundan hiç haberimiz olmadı. Biz kırk yaşına geldikten sonra haberimiz oldu.
(Ozan söze giriyor) Babamın kardeşi, halam bu hikâyeyi bize anlattı. Biz de bilmiyorduk. Eşimin de anne babası yoktu. Ebem bana bakıyordu. Biz de belli bir seviyeye gelince, siz birbirinizi alın, bir yuva kurun, dedi. Onun önayak olmasıyla bu evlilik gerçekleşti.
Ayhan Bey ben yaşamımı aslanda yazıyorum. Hatta bu güç bile olsa, bana çok zor gelse de kaleme döküyorum yaşadıklarımı. O acıları yazmak bile bana onları yeniden yaşatıyor. Bir zaman yarım kaldı. Ama hedefim yaşamımı kitap haline getirmek.
Evlendikten sonra ne yaptınız?
Eşimin babasının Mişedi yeni ismiyle Yamaç köyündendi. O henüz askere gitmemişti. Onunla evlendik. Askere gitti, 1985’de askerden geldi köye, üç beş ay sonra İstanbul’a göç ettik. Yaşamımızı burada sürdürüyoruz.
Peki, ilk şiir deneyimleri, saza söze ilginiz ne zaman başladı?
Çocukluktan beri bu vardı. Hatta ben cemlere giderdim. Sazın tınısı benim ruhumu alıp başka yerlere götürürdü. O sevgi hiçbir zaman içimden çıkmadı.
İlk şiiriniz hatırlıyor musunuz, ne zaman yazdınız?
1999’da yazmışım. Yazmaya da devam ediyorum. Şiirlerimi henüz kitaplaştıramadım. İnşallah bir gün hayat öykümü ve şiirlerimi kitaplaştırmak istiyorum.
Şiirlerinizde hangi temalar ağırlıklıdır?
Yaşanmış öyküler, daha çok isyan temaları vardır. Tanrı’yla alıp – veremediğim meseleler var, onları işlerim. Her zaman isyan değil, bazen Tanrı’yla sohbetimiz var. Sağ olsun aşkı koydu gönlüme ister gel, ister gelme, dedi bana. Ama ona direneceğime yemin etmişimdir. Bazen tasavvufi konular da vardır.
Sizce ozanlar kimlerdir? Ozanlık nedir?
İçinde aşk olan, aşk ateşi yanan, sözünün halkın derdini dile getiren, doğanın dilini konuşan, yeryüzünü gökyüzünü yaşayabilen. Acıları, tatlıları yaşatan, onlarla birlikte ruhu bir olana ozan denir. İllaki de bir görevi vardır. Her eline saz alan, iki şiir yazan ozan değildir. Ozanlık bence kolay değildir. Ben de kendime ozan demiyorum. Ozanlık çok kolay değildir.
Vasıflar, ozan deyince bir insan olarak, nasıl bir insan olmalı ozan?
Örnek bir insan, ilahi bir şey görmek isterim. Sadece bedenden ibaret olmayan ruhuyla, varlığıyla, her şeyiyle bir bütün bir insan görmek isterim. Hakk’ın varlığını kendi nefesinde hisseden bir zat isterim. Hakk’ı kendinden ayrı tutuyorsa, benim için o ozan olamaz. Her şeyden önce ozan olacak insanda aşk olması lazım.
Aşk nedir?
Aşkı tarif edemem. Yanan, kül olan, tekrar külünden bir kıvılcımla alevlenen, yanardağ gibi püsküren, tekrar su olup okyanusa karışan, yağmur olup yağan şeye benzetirim ben aşkı. Bazı insanlar bu halleri anlayamaz, bir anda dört mevsim yaşıyorsun, diyenler bile olabilir. Ama aşk budur zaten. Bir kararda durmak bizde yok.
Dostluk nedir, gerçek bir dost bulmak kolay mı?
Çok zor. Hele bu zamanda gerçek dost bulmak çok zor. Belki eskiden vardı. Ben bazen kendime kızıyorum, ben kendimi bu dünyaya ait hissetmiyorum, keşke önceki bir devirde yaşasaydım. Anneannemden dinlediğim dostlukları özlüyorum, onları hayal ediyorum. Zamanın dostluğu çıkardır. Bunu aslında herkes biliyor.
Dost sorgusuz sualsiz, nedensiz niçinsiz aynı dili konuşmaktır. Gittiğin yolda sen adımını atınca onun da adımımın atması, ona güvenebilmektir. Evvelden ezele güvenebilmektir dostluk.
Alevi yolu sizce nasıl bir yoldur?
Sevgiyi, saygıyı ifade ediyor. Her şeyi aynı çizgide görmektir. Canlı, cansız her şeyde bir bütünlüktür. Alevilik insanlığın yoludur. Akıl insandaysa Alevilik de insanlık yoludur. Bence başkaca da bir yoldur. Ama biz bunun değerini bilmiyoruz.
Veli Akkol Dede sizin köyün ama aynı zamanda hepimizin dedesiydi. Neler söylersiniz?
Onu çok seviyordum. Bağrımı basıp herkese ben böyle aşk ile sarılmam. Ben ona Dedem, diyordum. Gerçekten ben onun ölümüne çok üzüldüm.
Çok sevdiğiniz ozanlar, sanatçılar kimlerdir? Niçin onları seversiniz?
Mahsuni Şerif’te ben var oluyorum. Onu çok seviyorum. Onun dışında çok sevdiğim ozanlar vardır.
İçindeki aşktan dolayı ona çok bağlıyım. Kendi gönlüme onun gönlünü çok yakın bildiğim için. Yani bu bir aşk halidir.
Hayat nasıl bakarsınız? Dünyayı, çevreyi nasıl görürsünüz?
Hayat, çok güzel, yaşayana, yaşatana. Karşındaki insan kötü olur, ona uymazsan iyi olur. Ona uyarsan kötü olur. Hayata nasıl bakarsan öyle gider. Karamsar olmak iyi değildir. Umut dolu olmak iyidir. Aldığın verdiğin nefesin bir daha göre dönüşünün olmadığını bilerek yaşamak en güzelidir.
Ben sessizliği ve dinginliği çok severim.
Şehirde olmak, ışıklar, renkler, arabalar ne ifade ediyor?
Çok yorucu, teknoloji bence yorucu. İnsanların ömrünü kısaltıyor bence, yaşam kalitesini düşürmüş vaziyettedir. İlk fırsatta kaçmak istiyoruz.
Bağlamaya ne zaman başladınız?
Kendimi ona tutkumdan dolayı, şimdi geliştiriyorum. Sazım bana yol göstericidir, yüreğimin dert ortağıdır. Bana ilham veriyor. Cananla can gibiyiz bağlamamla. Çalıp söylemek o da bir aşk halidir.
Doğrudan sizi etkileyen bir ozan oldu mu?
Onu soruyorsanız hocam benim usta çırak gibi bir durumum olmadı. Ama bu saatten sonra bir pirin eteğine yapışmaktır arzuhalim, eğer bulabilirsem.
Kadınlar zakir olabilir mi?
Elbette. Ben bunu çok zaman evvel Veli (Akkol) dedeme de söylemiştim. Neden kadınlar zakir olmasın dedi.
Ama toplumsal baskılar hala bunun önünde engel değil mi?
Maalesef. Dedem bile ceme giren candır, erkeği dişisi olmaz, neden olmasın, demişti.
Yüreğinize sağlık. Var olun.
Sizler de sağ olun hocam, teşekkür ediyorum.
Söyleşi: Ayhan Aydın, 27 Nisan 2017
Birkaç Tane Örnek Şiirinizden Okuyabilir misiniz?
Bir gelip de pir olana
Hakk’ın yolunu bulana
Tapmış onu yaradana
Kül olmuş kulun yoluna
Çekti çilesi bitmedi
Kul hakkını hiç yemedi
El aman Hünkar’ım dedi
Can Hacı Bektaş’ı Veli
Dünya nimeti ne idi
Kaymaklıydı zengin yedi
Hep Mahsuni durun dedi
Çok ağır bedeller verdi
Ben halkımla Hakk’a varım
İnsanlık için yanarım
Halkım derya ben damlayım
Hakkı haklıdan almayın
Ağa bey paşa burada
Marabalar ise sırada
Sanki satlık arsada
Vur Mahsuni vur mızraba
Ne zor imiş insan olmak
Haklının hakkını almak
Mazlumun yanında kalmak
Zor Mahsuni Şerif olmak
Dost Kapısı
Âlemleri gezip durdum
Dünya denen hana vardım
İnsanoğlu kimdir sordum
Bu cihanda yok dediler
Özümü dara bağladım
Enel Hakk diye çağladım
İki cihanda da vardım
Biri yoktur geç dediler
Canım tenimden ayırdım
Tenim cansızdır buyurdum
Soyunup üryan göründüm
Bu nasıl bir yol dediler
Vardım dostun kapısına
Buyur etti sofrasına
Hayran oldum mahlasına
Sen bizimsin can dediler
Dost dostunan üryan büryan
Yalan dünya içi boş han
Eğer ki dost kazanmasan
Ne alırsın bu dünyadan
++++
Divane sürgünüyüm
Semalar bülbülüyüm
Kanatlar pare pare
Göklere süzülüyüm
Savurdu sam yelleri
Gördü gözüm çölleri
Avazım tuna idi
Bulamadım gölleri
Karanlık yol yürüdüm
Belki de hayal gördüm
Bağrımdaki dikenli tel
Sürüldükçe süründüm
Geldim de gidemedim
Doğdum da ölemedim
Sualim soranlara
Sırrımı diyemedim
Cahilliktir kör bakan
Balına ağu katan
Ne kadar söz söylese
Haşa odur yaradan
Yaralı Yarlar
Hak verilmez alınır ya
Bu sözler hep bizden yana
Bir gün demiş misin bu da bana
Vallahi uğrarsın hafıza kaybına
Çatık kaşlı görünmeyesin aman ha
Gidersin doğru darağacına
Erişeyim de hele eşitlik payına
Tereddütle inanmazsın insan olduğuna
Nerede demokrasi nerede ki hak
Sus otur sırtın pek karnın tok
Ne güzel özgürlük
Ne güzel bak ne güzel bak
Konuştuğun söz altın olsa ki hiç ama hiç değeri yok