(Dehayi)
Sizleri kısaca tanıyalım?
1954 yılında Adana’nın Tufanbeyli ilçesinin Evci Köyü’nde dünyaya geldim. Yedi kardeşiz. Ben ilkokul tahsilini köyde, ortaokul tahsilini Tufanbeyli Ortaokulu’nda, lise tahsilini Adana Endistri Meslek Lisesi’nde okuyarak 1974/75 döneminde muzun oldum. Ondan sonra askere gittim. Çerkezköy’de vatani görevimi tamamladım. Askerlik bittikten sonra SASA’da (Suni Sentetik Elyaf Sanayi)’nden çalışarak emekli oldum. Orada on yedi sene formenlik yaptım. Nihayetinde 1999 yılında emekli oldum. Emekli olduktan sonra inancımla ilgili çalışmalara başladım. Gerek cemlerde, gerek aile meclislerinde toplantılara katıldım. Cem zakirliğine başladım. Bu arada eserler yapmaya başladım. Böyle devam ediyorum.
Evci Köyü bir Alevi köyü mü? Evet. Bize Tahtacı da diyorlar ama biz kendimizi Alevi Bektaşi biliyoruz.
Sizin dedeler nereden geliyorlar? İzmir Narlıdere’den gelir.
O zaman Tahtacısınız.
Dur Hasan Dede pirimiz?
Tamam o zaman sizler Tahtacısınız.
Köyle ilgili bilgileriniz nelerdir?
Köyümüz tarım ve hayvancılıkla geçinen bir köydür. Tufanbeyli’ye on beş km. Adana’ya 200 km. Olan bir köydür. Tahtalı Dağları üzerine korulmuş bir Alevi köyüdür. Köyümüzde başka bir inanç gurubundan kimse yok, herkes birbiriyle akraba. Köyümüz dışarıya göç vermeden yüz elli haneydi. Ekonomik şartlardan dolayı, Kayseri, Adana, Antalya, İstanbul’a göç verdi, şu anda seksen beş doksan hane sürekli kalıyor. Tufanbeyli’nin otuz iki köyünün içinde en modern, en temiz bir köydür bizimkisi, yolu asvalttır.
Çocukluğumuzda köy hayatı yaşıyorduk, mallarımızın (koyun, inek gibi) peşine gidiyordum. Ondan sonra ortaokuldan sonra ayrıldım. Ablamın yanında ortaokulu bitirdim, yazları köye gidiyordum, babama yardımcı olmaya çalışıyordum.
Cemler oluyor muydu?
Her Cuma akşamı cem oluyordu. Şimdi de var. Köyün cemevi var, uzun yıllardan beri, ben çocukken bile biliyorum vardı. Yaz dönemlerinde köyde cem oldukça ben de katılıyordum.
Sonraki dönemde inançla ilgili ne gibi uygulamalarınız oldu?
Çalışırken iş saatlerinin dışında cemlere gidiyordum. Adana’da Alevi Mahallesi’nde yerleştim, o arada da derneklere üye oldum, onlara gidip gelmeye başladım. Ben otuz yıl önceden bahsediyorum. Eskiden bir binanın, apartmanın bir katında derneğin kiraladığı (Hacı Bektaş Derneği) yerlerde cemler oluyordu. Bu devam ediyordu. Ben on iki hizmette gözcülük görevini yapıyordum. O zaman herkes Aleviyim, diyemiyordu. Alevilik çok kısıtlıydı, gizliydi, bugünkü gibi serbest değildi, rahatlıkla Alevi olduğunuzu söyleyemiyorduk.
O dönemde dedeler nasıldı?
Bizim Tunceli’den gelen dedeler dedelik yapıyordu. Zakirler zakirlik yapıyordu, onlar arkadaşlarımızdı, onlar zakirlik yapıyordu. Ben cemlerde bulunmama, bu toplumun içinde olmama rağmen zakir yapmıyordum. Ben onların teşvikiyle “Gel biz sana yardımcı oluruz” demeleri üzerine zakirliğe başladım.
Zakirliğe ne zaman başladınız? 2000’li yıllarda.
Ders aldınız mı? Kulaktan dolma, kendi imkanlarımla, ozan dostlarımın, zakir dostlarımın teşvikiyle ben zakirlik yapmaya başladım.
Kendi yörenizdeki cemlere gidiyordunuz? Adana’da ikamet ettiğim için kendi bölgemde zakirlik yapıyordum. Yine de orada yapıyorum.
Kendi köyünüz de zakirlik yapıyor musunuz? Kendi köyümde amcamın oğlu Ziya Tarı zakirlik yapıyor, ben ona geçen sene yardımcı oldum.
Tufanbeyli’de Alevi köyleri hangileridir? Türkmen olarak bir biz varız. Onun haricinde, Kürt kökenli Aleviler var. Benim bildiğim şunlar: Hanyeri, İmirgazi Köyü, Ciftlik Köyü, Taşpınar, Akçalı, Fatmakuyu (Dedeler çok).
Adana’daki duruma gelelim? Adana çok büyüdü, metropol oldu. Kendi yörelerimizdeki cemleri Adana’da uygulamamız söz konusu olmuyor. Cem Vakfı’nın önerdeği cemi uygulamaya çalışıyoruz.
Zakirlik nedir, nerden kalmıştır?
Zakir cemlerde duvazimam, cemin olmazsa olmazlarını yerini getiren, dedenin baş yardımcısı, Telli Kuran dediğimiz sazıyla birlikte Hakk kelamı söyleyen bir aşıktır, ozandır. Zakirlik Davut Peygamber’den kalmıştır, ilk zakir Davut Peygamberdir.
Yola çok mütavazi olan, alçakgönüllü olan insanlar, bizim inancımızda zakirin alçakgönüllü ve turap olması gerekir.
Özel bir eğitim almalı mıdır zakirler, yoksa usta çırak gibi, ustanın yanında mı yetişmelidir?
Eskiden eğitim yoktu. Son zamanlarda konservatuvarlar çıktı kendini yetiştirme konusunda. Onlar daha doğrusunu yapıyorlar, nota üzerinde, bizimkisi usta-çırak ilişkisi içinde meydana gelen bir tını.
Ben aynı kanıda değilim. Bu bir usta çırak işidir biraz?
Evet gerçekte söylediğiniz doğru, bir mürşitten, gerçek bir ozandan, aşıktan el alması gerekir zakirlerin. Dedeler için de bu böyledir.
Ozanlık, yani şiir yazmaya ne zaman başladınız?
1968/69 yıllarında şiir yazmaya başladım, devam ettim. Eski yazdıklarımı geliştiriyorum, onları beğenmiyorum, şimdi yazdıklarımı seviyorum. Yazdığım eserlerde ayak-uyak- hece sayısı bilinçli bir şekilde yazılmıştır.
Hangi konuları işliyorsunuz şiirlerinizde?
Genellikle inancımla ilgili şiirler yazıyorum. Sekizli ve onbirli heceye göre yazıyorum. Sevgi, doğa gibi konuları da işliyorum.
Halk ozanları kimlerdir sizce?
Halkın dertlerini, düşüncelerini, üzüntülerini, kederlerini paylaşan, yayan saz çalan bir kişidir.
Halk ozanları yüzyıllara göre hangi konuları işlemişlerdir?
Güncel yaşanan konuları insanların sömürülmelerini, ezilmişliklerini, dile getiren ...
Günümüzde bu gelenek devam ediyor mu?
Fazla olmasa bile gene yazan, elinden geldiğince bu yola hizmet etmeye çalışın canlarımız, insanlarımız vardır.
Kimler mesala? En çok hangilerini seviyorsunuz?
Bugün bir Mahsuni Şerif, Muhlis Akarsu, Aşık Gülabı vb. Bir yığın ozanımız var.
Aleviliği siz nasıl tanımlıyorsunuz?
Alevilik bir yaşam biçimidir. Alevilik insanlığın varoluşundan beri var olan bir yaşam biçimidir.
Hacı Bektaş, Pir Sultan bunlar hakkında neler söylersiniz?
Pir Sultan zamanında haksızlığa karşı gelmiş, en sonunda asılıp canını verecek kadar bu inanca bağlı olan bir pirimizdir.
Hacı Bektaş’ı Veli İran Horasan’dan Lokman Perende’nin öğrencisiyken, kendisini yetiştirip, Anadolu’da Aleviliği yaymak için görevli gelen büyük bir pimizdir. Anadolu’da elinden geldiği kadar Aleviliği yaymıştır.
Bizimle paylaşacağınız bir anınız var mı?
Ben lisede okurken, bir gün köye gittim. Eve varınca annemleri bulamadım. Cemde olduklarını öğrendim. Dışarısı ışıklı olmayan, gözcü olan bir eve gittim. Orada bizde Mürebbi, denir, rehber olan kişi beni durdurdu. Dedi ki, içeri giremezsin. Dedim ki, annem babam içerde. Olsun, dedi. Sen dışardasın, köyün dışındaydın, ilk önce yemin etmen gerekir. Şehirde edep erkan içinde yaşadın mı, ben bilemem. Onun için yemin etmelisin, dedi. Döşeğin üstüne yemin etmelisin, dedi. Bu Allah’la senin aranda, ben senin ne suç işlediğini, bilemem, onu ancak sen bilirsin, dedi. Ben de gerçekten ne hırsızlık, ne de başka bir kötü iş olmadığı için özüm gibi yemin ettim, secde ettim. İşte bizim inancımız böyle bir inanç. Bunu hiçbir zaman unutmadım.
Benim eserin biri Kars’ta Aşıklar Bayramı’nda ödül aldı.
Söyleşi: 21 Ocak 2013, Pazartesi, CEM Vakfı Genel Merkezi, Kocasinan, İstanbul.
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
Ellerin yüzüne koymuş ağlıyor
Senin derdin benden çok mu garibim
Göz yaşların sele dönmüş çağlıyor
Senin derdin benden çok mu garibim
Yırtılmış elbise görünür teni
Yaradan perişan yaratmış seni
Kahroldum haline öldürdün beni
Vurduğun sineme ok mu garibim
Yılmaz Dehayi’yem gülmüyor yüzüm
Böyle dertli kula ağlıyor sazım
Kurban olam sana üzmesin sözüm
Bu çileler sana hak mı garibim
++++
Duydum erenlere karışmış adın
Yaralandı bağrım sar Elif Ana
Sırrı hakikatta ayrı olmaz kadın
Erenlerin yolu bir Elif Ana
Seni yadeyledik gönlün hoş olsun
İçim kan ağlıyor gözüm yaş dolsun
Fatma Anamız da yoldaşın olsun
Aşkı niyazlarım var Elif Ana
Geldim gördüm yerin gerçek erenler
Toplanmış gelmişler dostlar yarenler
Kerbela’da canın başın verenler
Kurumuş kanları gör Elif Ana
Aşık Yılmaz der ki devran sürülsün
Muhammed Ali’nin yolu görülsün
Şah aşkına pir lokması verilsin
Canlar lokma bekler ver Elif Ana
++++
Nişabur kentinde dünyaya gelen
İnsanlığa sevgin var Hacı Bektaş
Bakmadan görmeden gerçeği bilen
Ola bilsem sana yar Hacı Bektaş
Kardeşlik barışı özünde tutan
Mekanı cennettir ölmez o atan
Düşüncen ışıktır sevgindir vatan
Olmasın kimseye dar Hacı Bektaş
Geldin Horasan’dan eyledin barış
İnsan sevgisinden hep karış karış
Huzuruna suçlu olur mu varış
Yeşil el korkutur zor Hacı Bektaş
Ozan Dehayi’yem dertlerim azdı
Yıllar yılı gurbet elleri gezdi
Bin derdi varıdı birini yazdı
Alev aldı bağrım kor Hacı Bektaş
(30. 09. 2007)
BABA YURDUM
Yıllarca gurbette durdum
Kurban olam baba yurdum
Köyümü perişan gördüm
Kurban olam baba yurdum
Yeşermiş hep yüce dağlar
Köyden göçmüş bizim çağlar
Mor sümbüllü kokan bağlar
Kursan olam baba yurdum
Hep evleri olmuş viran
Yaralarım yok mu saran
Çıkmıyor aklımdan bir an
Kurban olam baba yurdum
Dehayim köyüne ulaş
Çal sazını dertli dolaş
Ömrüm geçti yavaş yavaş
Kurban olam baba yurdum
SOR ABDAL MUSA
Çok arzu eyledim geldim yanına
Sen bize himmetin ver Abdal Musa
Canım kurban olsun senin canına
Geldim dergahına gör Abdal Musa
Hacı Bektaş ile Ali Soyundan
İçin derman bulur Uçan Su’yundan
Bizlere örneksin güzel huyundan
Günahlarım çoktur sor Abdal Musa
Koşa koşa gelen canlara bakın
Doğru olanlardır hep sana yakın
Onbeş haziranda koş akın akın
Soyun erenlerden Pir Abdal Musa
Aşık Yılmaz kurban olsam pirlere
Yüzlerimi sürem kutsal yerlere
Sor günahlarımı duram darlara
Bu sırrı erişmek zor Abdal Musa
GÜZEL ŞAHIN AŞKINA
Kerbela’da güzel şahın aşkına
Beni Şahmerdan’a götürün yollar
İhsanın bol fakir ile düşküne
Arzu halim Şaha bildirin diller
İçimdeki ateş dönüştü kora
Boynumu büküpte durayım dara
Pir elin sürmezse geçer mi yara
Çaresiz dertlere derman o eller
Çok arzu eyledin, ben sana gelem
Kul eyle kapında kurbanın olam
Himmet Şahtan olur himmetin alam
Şefaatinden mahrum kalmasın kullar
Ozan Dehayi’yem ömrüm yeterse
Virane bağımda bülbül öterse
Cennet bahçesinde güller biterse
Hüseyin’in kokusu gönderin güller
(01. 04. 2006)
GÜLE GÜEL OĞLUM
Şan ile şerefle bekle vatanı
Düşünme hiç bir şey üzme atanı
Bu topraklar için yerde yatanı
Güle güle gidip gelesin oğlum
Çalıştığın yerler hep oldu yalan
Sana dua eder arkanda kalan
Sahip ol vatana olmasın talan
Sen bunları böyle bilesin oğlum
Peygamber ocağı elbet tütecek
Bu vatan borcudur bir gün bitecek
Hasretlik canıma yetti yetecek
Üzgün değil daim gülesin oğlum
Der Yılmaz gururla takın bu tacın
Bana emanettir nişanlın, bacın
Vardın mı keserler sakalın, saçın
Hayırlı teskere alasın oğlum