AYHAN AYDIN
Hüseyin Gazi Metin Dede, sizinle daha önce yapılan bir söyleşide "Maden ocaklarında 25 yıl çalışan bir emekçiyim. Emekçilerin hakkını korumak için çaba gösteren sendikacıyım" diyorsunuz. Yaşamınızdan, şiirlerinizden, ozanlık ve dedeliğinizden, hayat kavgasında daima insanların içinde olan Hüseyin Gazi Metin'den biraz bahseder misiniz?
“Halk için dünyaya eşkıya olan / Nice yolsuzların boynunu vuran / Güvertip köseviyi nasibin alan / Aslım Karakesici Hüseyin Abdal” evlatlarından Seyit Mahmut ve Hatice Ana'dan 1941 yılında Sivas Divriği Şahin (Çamşıhı) köyünde dünyaya gelmişim. İhtilalci özü olan bir sülalenin takipçilerinden biriyim.
İlkokulu köyde bitirdim. Çiftçilik, çobanlık yaptım. Geçim sıkıntısının alınyazısı değil, sömürücü beylerin yazısı olduğunu çok iyi anladım. Sazımla sözümle, ezenin karşısında, ezilenin yanında oldum. Askerliğimden sonra Divriği demir madenlerine işçi olarak girdim. Emeğin ne demek olduğunu bizzat yaşayarak gördüm ve anladım. İşçinin ekonomik ve siyasi mücadele aracı olan sendikada yer aldım. Sarı sendika Türk-İş'i yıkıp yerine DİSK'e bağlı Yeraltı Maden İş'i tüm emekçilerin gayretiyle kurduk.
Emeğiyle çalışanların ırk ayrımı yapmayıp bir araya gelmeleri için çaba harcadım. Birlik olunca her hakkın söke söke alındığını gördüm. Sazımla sözümle öncülük ettim. Grevler düzenlemede ön saflarda yer aldım.
“Dönerli koltukta yatan / Yeraltıdır bizim vatan / Gelsin bize kafa tutan / Haydin Greve Greve” diye işçileri coşturdum. 25 yılım hem gecem, hem gündüzüm bu zevkli mücadeleyle geçti. 12 Eylül cuntası sendikamıza ve malvarlığına el koydu. Benim gibi mücadele verenleri gözaltına aldı ve kendi rızamız olmadan emekli etti. 1991 yılında Ankara'ya geldim. Halen kiracıyım. Halk Ozanları Kültür Derneği ve Pir Sultan Abdal Kültür Demeği Genel Merkez yöneticisiyim. Irkçılığa ve onun uşaklığını yapan gerici güçlere karşı ezilen halkın bir araya gelmesi için konserlerde de, cemde de, söylemekle bitmez bizdeki dertler / Aydın yolda birleşmeli yiğitler, diyerek sazımı çalmaya devam ediyorum. Ozanlığım soy mu dersiniz, ocak mı dersiniz sülalemden kalma bir emanet. Çünkü bizim sülalede ozan-yazan devamlı bulunur. Binden fazla şiirim mevcut. Halkımla ağladım, halkımla güldüm. Baba ocağım yani dedelik ocağım Hüseyin Abdal Ocağı. Ceddimizin tekkesi Divriği Tekke Köyü’nde (Avşar) denir. Emekçi ocağım da maden ocakları. Şiirlerimdeki ilhamları halktan aldım. Ozanlık veya dedelik unvanını da halkım verdi. Dedelerin görevi pirlik, mürşitlik yapmak toplumu uyarmak, aydınlatmak. Şeriat abdest, su ile dış unsurları temizlemek. Tarikat da abdest, içini temizlemek. İnsanları ilimle, bilimle doldurup, topluma faydalı olarak yetiştirip, “Taliplik, kamillik” mertebesine eriştirmekdir.
İşverenler veya patronların sömürüsünü devam ettirmesi için, ceplerini daha çok doldurmaları için, işçiyi kamplara bölmek birinci görevleridir. Sendikacıların görevi de bu hedefi iyi belirleyip satılmadan bu oyunu bozma; üreten de biz, yöneten de biz olmalıyız diyerek, mücadele vermektir.
Sendika bir silah, işçi de silahın mermileridir. Sendikacı da bu silahı hedefinden saptırmadan bulup, işverenin oyununu bozandır, silahşördür. Bu üç unsurdan biri çürük olursa hedef vurulmaz ve o zaman da sömürü devam eder.
Sazımda, sözümde, cemde üstatlarım amcalarım; Şirzade Mustafa Dede, Battal Karababa ve Aşık Ali Metin; büyük ozan kaynım Feyzullah Çınar; rahmetli Aşık Veysel'in de ustası Çamşıhlı Ali Ağa diye bahsedilen büyük dedem... Dedelerimiz, bu üstatlara, bu üstatlar da bizlere bu kutsal görevi öğrettiler. Bizlerin de görevi gelecek kuşaklara öğretmektir.
Siz bir Alevi dedesi olarak sayısız cem ayini yürüttünüz. "Bizim cemlerimiz bir halk mahkemesidir. Dede aynen jüri başkanının görevlerini yapar. Bu yol zor bir yoldur. Ateşten gömlektir, Demirden leblebidir, diyorsunuz. Peki Alevi-Bektaşi yolu nasıl bir yol? Alevi İnancı’nda dedelik kurumunun işlevi ve rolü nedir? Cem törenlerinin fonksiyonları nelerdir?
Alevilik yolu, "Tariki müstakiyim" yani "doğru yolun yolcusuyum" demektir. Alevilik ismini Hazreti Ali'den almıştır. Hazreti Ali, şeriatın katı kurallarına karşı "Kırklar Cemi'ni" kurmuştur ve bu yolun yolcularına "îlim nerede ise onu ara ve bul, bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum" demiş. İlimden yana olmamızı ve araştırmamızı öğütlemiştir. Kılıçtan keskin olan ilimdir. İnsanlara nüfusunun geçmesi için Allah’la, cennet / cehennemle, görülmeyen bir çok gaiplerle halkı korkutup hakimiyetini kabul ettirmişlerdir.
İşte Alevilik hakimiyetin halkın yolu olduğunu benimseyip, tarikat yolunu yani "Kırkların Cemini" (halk mahkemesini) kurmuş ve "Ben hakkımı bu dünyada alırım" deyip ahirete bırakmamışlır. Pir, mürşit huzurunda toplumun iradesine dayanarak haklıyı, haksızı dara dikerek, haklının hakkını, haksızın da cezasını caydırıcı bir şekilde, halkın çoğunluğunun kararıyla, ibret olmak üzere vermişlerdir. Alevilerin Allah'a hoşgörünmek, cehennemin ateşinden kurtulup, cennette bir parsel yer almak, yetmiş huri, gılman almak diye bir derdi, bir sevdası yoktur.
Bizim sevdamız yetmiş üç millete bir gözle bakmak, din, dil, ırk ve mezhep ayırt etmeden insanları sevmek, Kuran’ın da, kurtaranın da insanoğlu insan olduğunu kabul etmek; dört kitabın dördünü de iyi incelemek, insana yararlı faydalı olanlarını almak, çağdışı faydasızlarını atmak, kendisini yenilemek. Kısacası halkın gözüne girmek, halkın hoşuna gitmek. Halkın gözüne giren, hoşuna gidenin Hakk’ın da gözüne girmemesi için bir neden göremiyorum.
Dede olarak sizin de çok kullandığınız, cemlerde çok sözü edilen yobazlık, yezitlik, musahiplik hakkında bilgi verir misiniz?
Sayın Ayhan yezit lafını tüm Sünni canlara demek çok büyük yanlışlıktır. Yezit, mevkisi, makamı, çıkarı, zevki için insanlara hakaret eden, düşüncesinden dolayı insanlara zulmeden, zindanlara dolduran, toplu katliam yapanlara diyoruz ve Yezid'e lanet okuyoruz.
Hazreti İmam Ali'yi İslamiyet’in katı kurallarını kabul etmediği için hançer sokanlara, evlatlarını, On İki İmamlar’ı zehirleyen, susuz şehit eden, kadınlarını çırılçıplak edip develere bindiren, Şam sokaklarında dolaştıran, Mansurları, Pir Sultanları astıran, seksenbin kişiyi Ali’yi seviyor diye katleden, arkasına İkinci Mahmut kırkbin insanı katleden, kitaplarını dahi toplatıp yaktıran, "sömürüsüz" bir düzen istiyor diye devrimci canları vurduran, astıran, Asteğmen Kubilay’ları kör testere ile kestiren, daha dün İki Temmuz’da 33 ilim adamı, ozanı, yazanı, sekiz saat seyredip yakanlara / yaktıranlara yezit diyor, lanet okuyoruz. İnsanı sevenlere yezit demiyoruz. Bu saydıklarımı yapanlar Alevi de olsa, Sünni de olsa hangi milletten olursa olsun lanet okuyoruz, okumaya devam edeceğiz.
“Kırkların Cem'ine girmek istersen / Ele, bele, dile sahip ol da gel / Hakkın cemalini görmek istersen / Ele, bele, dile sahip ol da gel” diyorsunuz bir şiirinizde. Ele, bele, dile sahip olmak, Alevi yaşam kurallarının başında geliyor. Sosyal yaşamı düzenleyen kurallardan birisi mi oluyor bu ilke Dede?
Tabii ki Alevi yaşam kurallarının başında geliyor. İslam’ın şartı beştir. Bizce insanlığın şartı üçtür. Ele, bele, dile sahip olmaktır. Bu unsurlara sahip olan kişi kamillik çağına ermiş demektir. Sosyal yaşamı düzenleyen en güzel ömektir. Bu ilkeye uymayanlar bizim cemimizde yer alamazlar. Cemin dışında toplumda da yer alamazlar. Bize ana / bacı bilmiyor diyen terbiyesizler bilmeli ki, bu ilkelerimizle kendi helal eşimizden gayrısı bizim bacımızdır, anamızdır. Biz her varlığımızı paylaşırız insanlarla "yarin yanağından başka" desinler. Biz türkü söyleriz, sen Ali'den yüce misin, gam yeme gönül gam yeme.
Siz bir halk ozanısınız. Halkın ozanı yani. Halkın sorunlarıyla kaynayıp coşan, eyleme geçen bir ozan. Gerici zihniyetin aramızdan aldığı 33 karanfille de kaynayıp coştunuz. Siz de yandınız. Haykırdınız insanlığın sesini, yeryüzüne. "İnsanlığın yüz karası / Ozan / yazan yakılır mı? Arap kültürüne tapmış okuyor / Tekbir ile meydanlara çıkıyor / Ozan, yazar aydınları yakıyor / Bilimden kaçıyor yobaz değişmez”.
Sayın Hüseyin Gazi Metin bir halk ozanı olarak, her türlü gericiliğe karşı nasıl bir mücadele verilmesi gerektiğine inanıyorsunuz. Yeni Sivas'ların yaşanmaması için insanlarımıza ne gibi sorumluluklar düşüyor?
Sevgili Ayhan can. Ben bu Ramazan Bayramında Radyo Mozaik'te bir konuşma yaptım. Bir ülkede enflasyon yüzde yüz elliyi geçmişse, işsizlik ordusu çığ gibi büyüyorsa, düşünce suçundan insanlar hapsediliyorsa; işkence, zam, zulüm günlük yaşam haline gelmişse, "Allahü Ekber" diye Allah'ın adını anarak insanlar sekiz saat seyredilerek yakılıyorsa, oruç tutmuyorsun diye yemek yiyenlere saldırılıyorsa, kadınların başı açık diye kafası kesilmesi için fetva veriliyorsa ben hangisini sayayım, saymakla bitmiyor ki, ben nasıl bayram ederim, bayramınız kutlu olsun, nasıl derim?! Yukarıda saydıklarım ırkçılığın ve onun doğrultusunda hareket eden şeriatçılığın açık kimlikleri ve gerici sıfatlardır. Tabii ki ben bir halk ozanı olarak 33 canla beraber yandım tüm ülkemdeki soyulan, sömürülen halkımla birlikte bu acıyı taşıyorum da bu şiirleri yazıyorum. Irkçılığın ve gericiliğin karşısında susmayacağız.
“Yaksan da vursan da sazlar çalacak / Sevgidir dinimiz dünya bilecek / Ezilen halk iktidara gelecek / Sivas şehitleri yaşayacaktır”, diyorum. Bilimden kaçanların dondurulmuş bir kafa olduğunu şiirimle de vurguladım ben, bir halk ozanı olarak ne ırkçılardan ne de yobazlardan zerre kadar sakınmıyorum. Onları er geç yeneceğimize inanıyorum. Çünkü biz bir ölürüz bin doğarız. Ben şundan kaçınılmasını istiyorum, yine bu toplumu türlü fraksiyonlara bölmek, güçsüz hale getirmek isteyen, nereye gittiğini bilmeyenlerden korkuyorum. “Gerçek devrimciye saygı duyarım / Sonu ölüm olsa ona uyarım / Yoldaşlık edemem yoksa ayarım / Boşuna gidilen yola yazıktır. ”
Biz hakkımızı bu dünyada ararız, ahirete yargı bırakmayız. Allah'ı da, Peygamber'i de, dört kitabı da araştırır, inceleriz. Mantığımızın kabul etmediğini kabul etmeyiz, insana yarayanları alır, yaramayanları atmayı, yenisini eklemeyi biliriz. Başından beri dikkat ederseniz: "Bizim Allah'a yaranmak, cehennem ateşinde kurtulmak, cennetin baş köşesinde bir yer almak, 70 huri / gılman almak, diye bir derdimiz de yok, insanoğlu insandır. “Benim dinim sevgidir, benim kabem insandır, ” diyoruz. İnsana / Hakk’a yaranmak istiyoruz ve diyoruz ki, halka yarayan Hakk’a da yarar, var olan, kendisini bilen keşfeden, her topluma yarar. Bizim sevdamız budur. Tüm dedelerin de görevi bu kutsal görevi senlik, benlik etmeden birbirimizin eksikliklerini tamamlayarak yürümektir. Ben seyit soyundan olduğum için cem yapıyorum. Ben cemde tüm insan haklarını görüyorum; tüm toplumun kardeş olmasını içerdiğini, soygunsuz, sömürüsüz, halka, emeğe dayalı bir düzenden yana olduğunu yanlış düzenlere can pahasına da olsa karşı koyulduğunu, Alevilik’te Kürtlük / Türklük diye, dil, din, ırk mezhep ayrılığı olmadığını, Aleviler’in bir bayrağının olmadığını, tüm dünya halkını kucakladığını, dünyalı olduğunu, İmam Hüseyin'in başkaldırısının, boyun eğmemezliğin, devrimciliğin, dürüstlüğün, yiğitliğin simgesi olduğunu, dünyada bir eşi emsali görülmemiş mertliğin örneği ve önderi olduğunu görüyorum da onun için bu yolu sürdürmek için Dedelik yapıyorum. "Aleviyim Elhamdülillah" diyorum.
Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum: Sayın yoldaşlar, canlar siz şu saydıklarımdan fazla bir düzen istiyorsanız, bize karşı çıkabilirsiniz. Lütfen iyi araştırın geçmişteki hataya düşmeyin; bizim bağrımızda aydın, ilerici, devrimci canların yeri var. Cemimizde ölenlerin insanlık uğruna öldüklerini göreceksiniz.
Bir de değerli yazarlar bu güzelim Alevi kültürünü bize yakışmıyormuş gibi; Zerdüşt, Mani, Mazde, Budizm, Şamanizm, Şaben, Hermetizm, Bogomil, Kathar, Tempiler yani Anadolu'ya gelmiş geçmiş tüm toplumlardan arınmış gösteriyorlar. Bir sistem kurmaya çalışanlar, devrim yapanlar mutlaka bir yerlerden esinlenirler. Dünyada kardeşlik dostluk söyleşileri vardır, ama Alevilik bu saydıklarımın hiç birisi değildir. Kardeşliği, ortak paylaşımı, tüm insan eşitliklerini hayata geçirmiştir, tatbik etmiştir. Devrim yapıp halk mahkemesini hayalleyenler bu halk mahkemesini asırlar önce cahiliye döneminde kurmuştur. Yok “Bizim Alimiz Arap Ali değildir” diyerek yanlış yapıp ilmiyle, bilimiyle dünyaya nur saçan, ışık tutan, kırkların cemini Peygamber’in sağlığında kuran, Peygamber’i kırkların cemine geldiğinde hırkasını, tacını attırmadan içeri almayan, "Ben bir fukarayım" dedikten sonra ceme alan ve Peygamber’i semaha kaldıran, Kırkların Pir'liğini yapan, bu yolda canı dahil gözünün nurları çocuklarını heder eden zata "Arap Ali" demek yanlışların en büyüğüdür.
Sen kendi gününle o dönemi bir karşılaştır da Hazreti İmam Ali'nin tahsilini görüşünü koyduğu yasayı bu çağa kadar gelmesindeki önemini çok derin düşün ve sonra da "Arap Ali" de. Hani ırk ayrımı yanlıştı? Ben Hazreti İmam Ali'nin soyuna sopuna bakmam kurduğu Cem'e, halk mahkemesine bakarım. Soyla sopla övünenleri de tercih etmem. 0 soya layık olanları insanlığa yararlı olanları tercih ederim.
Eğer gözlü isen gel gir katara
Bu yol görenlerin körün değildir
Ne yitirdin ne ararsın burada
Bu gül bülbülündür harın değildir
Ben bir Alevi dedesiyim. Dedelerimiz, cem ayinlerini yürütmek için asırlarca baskı altında, kapalıkapılar arkasında baş vermiş, asılmış, yüzülmüş, toplu kıyımlara uğramışlarsa da günümüze kadar aktarmasını becermişlerdir. Bu becerinin, yok olmamasının nedenleri: Hazreti İmam Ali'nin “Kırkların Cem'ini, şeriatın katı kurallarına karşı Peygamber’in sağlığında kurup halk mahkemesini 73 millete bir nazarla bakılmasını, insanları ırk, din, dil renk ayırt etmeden kardeş olmalarını (musahip) bir kılı kırka bölerek hak dağıtmasını, yarin yanağından başka her varlığa cemde, semahta erkeklerle eşit hakka sahip olmasını, ilim nerde ise ara bul, bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum, haksızlığa uğrarsan baş kaldır karşı koy; belki yenilirsin amma hiç olmazsa şerefinden gururundan bir kaybın olmaz, ben canlı Kuran’ım, ibadetlerin en hayırlısı çalışmaktır, komşun hangi milletten olursa olsun onu kendin gibi sev, bu ceme ölü gelip diri çıkacaksın, yani tüm kötülüklerden arınacaksın, kini / kibiri benliği atacaksın, sana zor geleni kimseye tatbik etmeyeceksin, ölçüde, terazide hile yapmayacaksın, emanete hıyanetlik etmeyeceksin, yetim hakkı ve kimsenin hakkını yemeyeceksin, insan haklarına saygılı olacaksın. Şeriat dünyaya gelmektir, Tarikat bir rehber eşliğinde yola yürümektir, Marifet Pir ve Mürşit önünde ikrara bağlanıp yola sağlıklı yürümek için ilimle, bilimle dolup, kendi kendini iyi tanıyıp, sırrı hakikata ermek yani hakkı kendinde bulmandır” demesidir.
Cem töreni Hazreti İmam Ali'den, evlatlarına, yani On İki İmam’dan, bu pirlerden, bu soydan gelenlere (seyitlere), Pir Ahmedi Yesevi'ye ve Lokman Perende’ye ondan da Hazreti Hünkar'a bu kutsal emanetler devredilmiştir. Hazreti Pir'den de dedelere öğretilerek icazet verip bizlere ulaştırmışlardır. Onun için bu yol zordur, kıldan incedir, kılıçtan keskindir, ateşten gömlektir, demirden leblebidir, Hakk, Muhammed, Hazreti Ali'nin yolunda, Kırkların Cemi’nde erenlerin meydanında, halkın önünde pirine, mürşidine, rehberine, teslimi razı oldun mu (yalan söyleme, haram yeme, zina etme) yukarıda saydıklarım hepsi de söylenip anneni babanı hak bileceksin, kadınlarını, kızlarını okutmayı hak bileceksin, çocuklarını kendi çağına göre değil onların çağına göre yetiştirmeyi hak bileceksin.
Eba Müslümler, Battal Gaziler, Hüseyin Gaziler, Yedi aşıklar, Hallacı Mansurlar, Nesimiler, Pir Sultanlar, Hacı Bektaşi Veliler, Şeyh Bedrettinler, Abdal Musalar, tüm erenler, tekke sahipleri. Baba İshaklar, Baba İlyaslar, binlerce bu ilimden irşad olmuş bu ilimi inceleyerek Hakk’ın ademde olduğunu vurgulayıp asılmış, yüzülmüş, dağa, mağaraya sürülmüş, halk mahkemesi kurarak içerisinde yanlış yapanları cemde halkın huzurunda dikerek sorgusunu yapmışlardır. Haklının hakkını almış, yanlışın da halka danışarak cezası verilmiştir. Nikahlı kadın alan, adam öldüren, namussuzluk yapan, toplum tarafından hırsızlığı tesbit edilen, muhbircilik yapan, yanlış düzeni savunan kişiler düşkün sayılır. Düşkün sayılan kişinin kurbanı yenmez, selam verilmez, selam alınmaz, düğününe, davetine gidilmez, davet edilmez, ta ki toplum heyetini kurup; Pir Mürşit Cem'i yönetiminde, "ben bir daha tövbe ettim yanlışlık yapmayacağım" der ve tüm Cem'deki canlar kabul buyurursa cezası kalkar. Kaldırılmayan cezalar aynen Yargıtay, Danıştay gibi bir üst makama havale edilir. Bir üst makam düşkünler ocağı: Hıdır Abdal Ocağı’na havale eder.
Yeni Sivasların olmaması için sivil örgütlenmeye hızlı bilinçli bir şekilde devam etmeliyiz. Kurulan sivil dernekleri küçümsemeden destek vermeliyiz. Dernekleri mevki makam hırsı ile acımasızca eleştirmeden sakınmalıyız. İspat edemeyeceğin doğruluk payı olmayan haksızlıklardan kaçınacağız. Deneyimli başından çok olaylar geçmiş öncülerimizi destekleyeceğiz. Kimler taşlanır hedefimizi iyi göreceğiz. Ezilen insanlann bir araya gelmesini hızlı bir şekilde sağlayacağız. Yönetenler yanlış yönetiyorsa karşı çıkacağız, bana ne demiyeceğiz.
"Seninle anlaşak ey yüce felek / Dünyamı bana ver ahretin sana / Senin olsun huri, gılmanlar, melek / Dünyamı bana ver, ahiretin sana. / Gece gündüz karışırsın işime / Peygamberler gönderirsin başıma / Hayalle uyutma gitmez hoşuma / Dünyamı bana ver ahretin sana. "
Sevgili Dedem, bu şiirin özündeki gibi insanlar çaresizlikler karşısında çeşitli kurtarıcılar yaratmışlar. Diyebilir miyiz ki, toplumsal sorunları çözecek, hurafeleri aşacak tek güç "bilim"in kendisi?
Sevgili Ayhan can. Kuran okuyanlara sesleniyorum, Kuran ölüye mi, diriye mi gelmiştir veya yazılmıştır? Tabii ki diriye nasihattır. Din adına insanları sömürmenin yolu var olmayan vaatlerde bulunmak. İspatı zor olan cennetle, cehennemle huri / gılmanlarla insanları korkutmak, uyuşturmak. Beni neden borçlu yaratmış, yaradana borç ödemek için mi dünyaya geldim? En doğrusu yaradanın adına bizleri sömürenlere borç ödemeye geldik. Benim gibi düşünenler dünyada bir cennet isterler. Bu cenneti yaratacak bizlerin ilimden yana olmamızdan geçer. Hurafeleri aşacak tek güç bilimdir. Şunu da ilave edeyim cennet-cehennem varsa ben neden korkayım? Allah'ın öbür dünyadaki yargısına inanmayıp Allah'ın adına adam yakanlar korksun. Allah'ın gücü yok ki, yobazlar ona yardımcı oluyorlar. Ben insanları severim, kul hakkı yemem ve de hiç bir güçten de korkmam. Mantığımın sarmadığına amin, demem.
"Sazı ile savaş veren / Gerçek ozanlar ölür mü / Haksızlığa karşı duran / Gerçek ozanlar ölür mü? Ozan kendi Haktır Hak kendisi / Ilgıt ılgıt esen yeldir ozanım / Anlayana hoştur ozanın sesi / Hilesiz petekte baldır ozanım... " şiirlerinizde çok güzel belirtiyorsunıız ama biraz daha bilgi alsak halk ozanı kimdir? Toplum yaşamındaki tarihi konumu ne olmuştur?
Sakın ola Mürşid'in sözünden çıkma
Hatıra dokunup bir gönül yıkma
Eğer gerçek isen ölmezsin korkma
Aşığı kurt yemez ucda değildir
Gerçeklerin ölümsüzlüğünü bu dörtlük tamamlıyor. Gerçekler ölmez, yaşar. İnsanlığa iz bırakmış zatların, ozanların, yazanların ölmeleri mümkün değildir. Çünkü onlar ölmeden önce ölümü göze almış, dünyaya kısa vade ile bakmamış. Krallara karşı, leb diyenin dilini kesenlere karşı sazını çalmış, Hızır Paşalara karşı. "Pir Sultan Abdalım doldum eksildim / Yemeden, içmeden, sudan kesildim / Halkımı sevdiğim için asıldım / Dost senin derdinden ben yana yana" diyen. "Gelin canlar bir olalım / Mazlumun hakkın alalım / Münkire kılıç çalalım" diyenler ölür mü? Halka kendisini adamış olanlar ölmezler.
Kitabımda da belirtmiştim, ozan kimdir? Ozan kendi ismini kendi koyan değildir. Ozan ismi dahil her şeyini halktan alandır. Ozan sanatcıdır, işçidir, köylüdür, memurdur, çiftçidir, dünyadaki insanları bir gözle görendir. Velhasıl halkın kendisidir. Halkın sesidir, kulağıdır, gözüdür, dilidir, yüreğidir, beynidir.
Halk ozanlarının günümüzdeki durumu nedir, sorunları nelerdir? Niçin gerçek halk ozanları ihmal edilirken, eline bağlama alan birçok kişi ozan sayılmaya başlandı?
Halk için kelleyi koltuğa alanların yerleri tabii ki dürüst olmayan yöneticilerin yanı olması mümkün değildir. Dürüst olmayan yönetimde yer almak için yanlışlara da doğrudur, diye saz çalacaksın, bakanları methedeceksin, halkın varlığını, işçinin varlığını, tüm toplumun dertlerini varlığını görmezden gelenlerin tabii ki yerleri vardır. "Başkanım emrin olur" diyenleri çok tanırım. Halkımın da tanımasını isterim. "Yerimizi verin efendim" derken, halkımın gerçek ozanları tanıyıp telef etmemelerini, sahip çıkmaları gerektiğini vurgulamak istiyorum. Artık sınıf değiştirmiş lüks bir hayat yaşayan, hep bana diyenlere yeter demeleri gerektiğini, ozanı / yazanı / terbiyesini bozanı iyi tanıyın ve dersini verin diyorum. Şu özveride de bulunmak istiyorum. başında da belirttim. 25 yıl işçilik yaptım. Sendikacılık yaptım, dernekçilik yaptım ve de cem yaptım, şu röportajı yaparken halen kiracıyım.
Binden fazla şiirim mevcut, bir kitabım var; "Ozan yazan yakılır mı?". İkincisini de hazırlıyorum. Kimileri malıyla / mülküyle övünür, öldükten sonra yaşayacaklarını bilenler de bir gün bu topluma ne demek istediğini yazılan şiirlerinden anlayacaklarıyla övünür.
"Demokrasiyi nasıl tarif edeyim / Duydum ama yaşamadım yazamam / Okulu var ise söyleyin gideyim / Duydum ama yaşamadım yazamam... "
Demokrasiyi biz de sizin gibi duyduk ama yaşamadık. Peki siz bir ozan olarak demokrasiyi nasıl duydunuz, nasıl tarif ediyorsunuz?
Demokrasinin bir yaşam biçimi, bir idare şekli, halkın hakimiyetinin söz konusu olduğu, hırsızın, soygunun, talanın başa geçenlerin etrafını koruduğu bir idare şekli olmadığını sanıyorum. Bizim ülkemizde de bu saydıklarımızın bes beteri mevcut. Demokrasiyle idare edilen bir ülkenin bir dini inanca 13 trilyon lira ayırması diğer insanların varlığında seçimden seçime haberdar olunması, sömürüsüz, soygunsuz, ne ezen, ne de ezilen olsun, diyenlerin coplandığı, bunu savunan bir milletvekilinin ağzının burnunun kan içinde kaldığı bir ülkede ozanın yazanın yandığı, aydınların bombalandığı, şeriatın gericiliğin cirit attığı, bir avuç insanın tok olduğu, milyonların işsiz, aç olduğu, emekçilerin ekmek kuyruğunda tir tir titrediği, aldığı maaşla ev kirası ödeyemediği, memurların sendikalaşması için çaba harcarken dayak yediği, bir ülkede demokrasiden değil saltanattan söz etmek gerekiyor. Bilmem yanlış mıyım? Bizim adımıza kimse Diyanet’ten masa almaya çalışmasın biz devletin inançlardan elini çekmesini, zorunlu din derslerinin kaldırılmasını, inançların toplumlara bırakılmasını istiyoruz. İlahiyat Fakültelerinin İmam Hatip Okullarının ya kaldırılması ya da kim istiyorsa her masrafını o cemiyetin vermesini istiyoruz, devletin değil.
Son olarak mum söndü iddialarına değinmeden geçemeyeceğim. Artık bu ilkel görüşün yanlışlığı anlaşılsa da, siz biraz da farklı açıklıyorsunuz bu mum söndü lafını?
Bize mum söndürdü diyenlere diyorum ki: "Biz mumu söndürmeyiz tersine yakarız ki dünya aydınlansın. Hazreti İmam Ali ilmiyle bilimiyle dünyayı aydınlatmak için "ilim nerde ise ara bul" demiş. Ali'yi hançerletenler mi, Hasan'ı, Hüseyin'i, On İki İmam’ı tek tek yok edenler mi, Mansur’u, Pir Sultan'ı asanlar, Nesimi’yi yüzenler, her asırda aydınları yakanlar mı mum söndürüyor, yoksa biz mi? Mumcu'ları bombalayanlar mı, yoksa biz mi?”
Biz mumu söndürmeyiz, cemimizde On İki İmam adına yanıp yakılanlar adına delil uyarırız. O zatların fikirlerini, zikirlerini sazımızla dünyaya yansıtırız, dünyaya ışık tutan sözlerini. Şöyle ki, tüm insanlık bu ilimden yana olan aydın fikirli zatların ebedi sönmeyen nurlarından dünya aydınlansın. Kitapları yasak edenler yakanlar mı mum söndürüyor, biz mi?
Biz ışıktan yana olduğumuz için mum yakarız. Karanlıktan yana olanlar ise mum söndürür.
Söyleşi; 1995, Ankara
Alevilerin Sesi, Sayı 7, 1995, Sayfa; 19-23
ESERLERİ
Kitapları:
- Ozan Yazar Yakılır mı? (Av. Şakir Keçeli’yle birlikte), Ardıç Yayınları, 1995, Ankara.
- Alevilik’te Cem (Sevgidir Dinimiz Kabe’miz İnsan Kırklar’ın
- Cem’inde Eşittir Her Can), Uyum Yayınları 2, 1997, Ankara.
- Pirim Pir Sultan’a Gelin, Çamşık Hüseyin Abdal Derneği Yayınları, Mart 2003, Ankara.
Kasetleri:
- Daha önce bir plağı yayınlanmış (?)
- Bana Ne?, Şahpılak, 1972.
- Ozan Yazan Yakılır mı?, Bayar Müzik Üretim, 1995.
ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER
Ozan Yazar Yakılır mı
Ulan softa ulan yobaz
Ozan yazan yakılır mı
Kör gözleri açın biraz
Ozan yazar yakılır mı
Camilerde fetva veren
Hakk’ın huzurunda duran
Böyle mi yazıyor Kuran
Ozan yazar yakılır mı
Unutmadık Menemen’i
Otuz beş güzel canı
İnsan olan yapmaz bunu
Ozan yazar yakılır mı
Semah dönüyordu kızlar
Düşündükçe içim sızlar
Hayvan sürüsü yobazlar
Ozan yazar yakılır mı
Ortadoğu talebesi
Okumaktı tek hevesi
İnsanlığın yüzkarası
Ozan yazar yakılır mı
Açık seçik belli niyet
Hedef laik Cumhuriyet
Devlet destekli Diyanet
Ozan yazar yakılır mı
Tükenir mi Pir Sultanlar
Bir ölür bin doğar canlar
Sözüm ona Müslümanlar
Ozan yazar yakılır mı
Gazi Metin der beterim
Yandım ciğerden tüterim
Sazımla size yeterim
Ozan yazar yakılır mı
Ölmeden Çamşıhı Görmek İsterim
Hayalimden çıkmaz her an her zaman
Ölmeden Çamşıhı görmek isterim
Uçan kuşa bile vermezdi aman
Al atı yazıya sürmek isterim
Gurbet bizi hasret koydu sılaya
Başımızı soktu türlü belaya
Davul zurna eşliğinde halaya
Türküyle nameyle girmek isterim
Horasan’dan geliyordu soyları
Dikkati çekerdi fidan boyları
Öyle özledim ki komşu köyleri
Eşimi dostumu sormak isterim
Çamşıh halkı bir araya gelince
Sofralar kurulup bardak dolunca
Serimiz hoş olup kafa bulunca
Aşk ile telleri kırmak isterim
Dış Budak Zilli Göl Çamşıhı Yaylası
Soğuktur suları serin havası
Koyunun kuzunun kekliğin sesi
Yaz bahar ayları durmak isterim
Çamşıhı’na bir kötülük gelirse
Aslan yatağına tilki dolarsa
Çakallar Çamşıhı’nda meydan alırsa
Sarılıp beşliye vurmak isterim
Gazi Metin Dede ceme oturup
Hüseyin Abdal’ı Gödüklüye götürüp
Çamşıhı’nı bir araya getirip
Bütün yaraları sarmak isterim
Yine Sarılmadı Yarelerimiz
Yirminci asıra geldik dayandık
Yine sarılmadı yarelerimiz
Bombalandık öldük vurulduk yandık
Yine sarılmadı yarelerimiz
Can gözümle şu alemi gezerim
Gelmeden gelecek günü sezerim
Halkın dertlerini doğru yazarım
Yine sarılmadı yarelerimiz
Haksızlar elinde ömrüm çürüdü
Soyguncu vurguncu aldı yürüdü
Başa geçen patronları korudu
Yine sarılmadı yarelerimiz
Babadan dededen miras kalmadı
Rüyalar hayeller gerçek olmadı
Allah’a yalvardık para salmadı
Yine sarılmadı yarelerimiz
Devletten güç alan yobaz azıyor
Laik düşünene kuyu kazıyor
Katiller dışarıda serbest geziyor
Yine sarılmadı yarelerimiz
Ezilen halk bir araya gelelim
Hakkımızı söke söke alalım
Boyun bükmeyelim mertçe ölelim
Yine sarılmadı yarelerimiz
Gülmedik düştük kedere gama
Can mı dayanır zulüme zama
Kurtulmak istersen bana ne deme
Yine sarılmadı yarelerimiz
Gazi Metin derim ömrümüz bitti
Haksızlık yolsuzluk canıma yetti
Doksan dörde girdik doksan üç bitti
Yine sarılmadı yarelerimiz
Dünyamı Bana Ver Ahretin Sana
Seninle anlaşak ey yüce felek
Dünyamı bana ver ahretin sana
Senin olsun huri gılmanlar melek
Dünyamı bana ver ahretin sana
Gece gündüz karışırsın işime
Peygamber gönderirsin başıma
Hayalle uyutma gitmez hoşuma
Dünyamı bana ver ahretin sana
Neden beni sana borçlu yarattın
Oruçtur namazdır eziyet ettin
Fakirleri ezdin zengini tuttun
Dünyamı bana ver ahretin sana
Aradım taradım Allah görünmez
Derler yaradandan hesap sorulmaz
Ben canlı sen cansız gardaşlık olmaz
Dünyamı bana ver ahretin sana
İlimle uğraşan menzile vardı
Çağı yakalayan bak süper oldu
Senin üstünlüğün nerede kaldı
Dünyamı bana ver ahretin sana
Kulağın sağır mı bağırır yobaz
Kör gözler dünyayı görseler biraz
Hak Adem’dedir diyenler biz
Dünyamı bana ver ahretin sana
Mezhep tarikatlar hepsi hak mıdır
Arapça’dan başka dilin yok mudur
Müslüman’dan başka kulun yok mudur
Dünyamı bana ver ahretin sana
Bir Allah’a yakışmıyor dört kitap
Bu nasıl ayet bu nasıl hitap
Hüseyin Gazi’yi alırsan muhatap
Dünyamı bana ver ahretin sana
Kırkların Cemi
Kırkların cemine girmek istersen
Ele dile bele sahip ol da gel
Hakkın cemalini görmek istersen
Ele dile bele sahip ol da gel
Tarikatı kurdu Hazreti Ali
Yola hizmet verdi Bektaşi Veli
Halkın huzurunda tartarlar seni
Ele dile bele sahip ol da gel
Bu meydanda edep erkanla otur
İnsanlık şartını yerine getir
Gönül Beytullah’tır yıkmayın hatır
Ele dile bele sahip ol da gel
Bu yol kıldan ince kılıçtan keskin
Barışır burada dargınla küskün
Suçlu suçun söyler olmadan baskın
Ele dile bele sahip ol da gel
Kurbanlar kesilir görgüler olur
Haram zina eden cezasın bulur
Bu cemde kararı halkımız verir
Ele dile bele sahip ol da gel
Hüseyin Gazi’yim dönüyor çarklar
Hani bir üzümü paylaştı Kırklar
Giremez bu ceme özü çürükler
Ele dile bele sahip ol da gel
Dediler Ozanı Kestik
Yolum düştü TRT’ye
Sesimi duyuram diye
Ümitlerim düştü suya
Dediler ozanı kestik
Ozanlar pınarın gözü
Tarihlerde vardır izi
İpler susturmadı bizi
Dediler ozanı kestik
Kadro kanal istemedik
Para verin de demedik
Ürettik amma yemedik
Dediler ozanı kestik
Meydan sizin cirit atın
Bizden alın halka satın
Hazır lokma yeyin yutun
Dediler ozanı kestik
Bu arpalık kimden kaldı
Dayısını bulan doldu
Hangi kanun bizi sildi
Dediler ozanı kestik
Yunus Pir Sultan bilen
Türbe olur bizden ölen
Bu da başka türlü plan
Dediler ozanı kestik
Sağ iken bizleri görün
Bu çağda yerimiz verin
Bir kanal da bize kurun
Dediler ozanı kestik
Gazi Metin dersim aldım
Pir Sultan’ı rehber bildim
Kulağımla şahit oldum
Dediler ozanı kestik
Solu Bölenlere
Bu nasıl sol anlamadım
Dike bağlar suyumuzu
Kalmadı ağzımda tadım
Zehir etti çayımızı
Her birisi ayrı kafa
Akılsız şaş çeker cefa
Bu gidiş varmaz hedefe
Boşa yorman tayımızı
Meclise doldu hacı
Dağıtıldı halkın gücü
Yirminci asırda acı
Boşa verdik oyumuzu
Kazanırım diyen çıktı
Birleşmedi ayrı çekti
Dağıldıkça hepten çöktü
Küçülttüler payımızı
Gelin ki paylaşak karı
Halk ağlıyor zarı zarı
Otellerde diri diri
Yakıyorlar soyumuzu
Ana baba döker yaşı
Yok olmuş toprağı taşı
Çadırda geçirdik kışı
Boşalttılar köyümüzü
Çekiyoruz türlü çile
Düşürdünüz halden hale
Yok ettiniz böle böle
Serçe ettin toyumuzu
Bir karara varamadın
Bir araya gelemedin
Tuzakları göremedin
Kazıyorlar kuyumuzu
Laf ile devrimci olmaz
Nere gittiğini bilmez
Geçmişinde hiç ders almaz
Azalttılar sayımızı
Gazi Metin artık yeter
Dağıldıkça olduk beter
Böyle sol tükenir biter
Değiştirek huyumuzu
Pirim Pir Sultana Gelin
Sazı ile savaş veren
Pirim Pir Sultan’a gelin
Haksızlığa karşı duran
Pirim Pir Sultan’a gelin
Halka bağlı özü olan
Acı tatlı sözü olan
Her çağda bir izi olan
Pirim Pir Sultan’a gelin
Asılanlar yüzülenler
Zindanlarda ezilenler
Haklıdan yana olanlar
Pirim Pir Sultan’a gelin
Kibiri benliği yıkan
İlkesine sahip çıkan
Dünyaya bir gözle bakan
Pirim Pir Sultana gelin
Pir Sultan Abdal pirimiz
Meydana koyduk serimiz
Bu çağda alak yerimiz
Pirim Pir Sultan’a gelin
Kültür derler özü ozan
Serçeşmenin gözü ozan
Muhabbetin tuzu ozan
Pirim Pir Sultan’a gelin
Gazi Metinkimdir ozan
Can gözüyle halkı gezen
Korkmadan doğruyu yazan
Pirim Pir Sultan’a gelin
Keser miyim Sakal Seni
Okşadım seni büyüttüm
Keser miyim sakal seni
Seninle cahil uyuttum
Keser miyim sakal seni
Karanlıkta yoldaşımsın
Suyum ekmeğim aşımsın
Açık vermez sırdaşımsın
Keser miyim sakal seni
Akıl karalı bitersin
Cahile cennet satarsın
İlime karşı yelersin
Keser miyim sakal seni
Altın üstün az kırparım
Seninle çalıp çırparım
Sensin benim küllü varım
Keser miyim sakal seni
Hem dinim hem imanımsın
Hem şöhretim hem sanımsın
Hacım derler unvanımsın
Keser miyim sakal seni
Senin ile fetva verdim
Hizbullahdır örgüt kurdum
Nice aydınları vurdum
Keser miyim sakal seni
Muhammedim Musam sensin
Uzatırsam İsam sensin
Geçerlisin yaşam sensin
Keser miyim sakal seni
Senin ile yolum buldum
Elhamdülillah zengin oldum
Gizli nikah kızlar aldım
Keser miyim sakal seni
Görenler Müslüman sanar
Bir okurum kafa donar
Ben bir hiçim sende hüner
Keser miyim sakal seni
Gazi Metinşiir yazmış
İnanmayın yoldan azmış
O Kızılbaş candan bezmiş
Keser miyim sakal seni
Dünyayı Düzeltir Hoşgörü Barış
Kan dökmekle bir menzile varılmaz
Dünyayı düzeltir hoşgörü barış
Silah yarışıyla dünya durulmaz
Dünyayı düzeltir hoşgörü barış
Nükleer silahlar utanç verici
Doğayı yok eder insan vurucu
Tarihte zalimler olmuştur öcü
Dünyayı düzeltir hoşgörü barış
Kinden kibirden benlikten uzak
İnsanlar insana kurmasın tuzak
Gelin kardeş olak kol kola gezek
Dünyayı düzeltir hoşgörü barış
Dokuz yüz doksan beş hoşgörü yılı
Uzansın dünyaya dostluğun eli
Birinci vazifen insanlık yolu
Dünyayı düzeltir hoşgörü barış
Gavur İslam diye düşman olmasın
Biri ağlar iken biri gülmesin
Çıkarlar uğruna insan ölmesin
Dünyayı düzeltir hoşgörü barış
Silah üretiyor süper devletler
Zorbalıkla soyulmasın milletler
Menzil alamadı vurmakla Hitler
Dünyayı düzeltir hoşgörü barış
Beraber aç kalak beraber doyak
Beraber çalışak beraber yiyek
Hayatta geçirek bir yasa soyak
Dünyayı düzeltir hoşgörü barış
Gazi Metinderim insanlık birdir
Bunu fark etmeyen cahildir kördür
İnsanca yaşamın tek yolu vardır
Dünyayı düzeltir hoşgörü barış