ALİ ERSOY BABA

ALİ ERSOY BABA

 

Kırklareli Lüleburgaz

Çeşmekolu Köyü, Ali Ersoy Baba

Ali dünyaya bakidir, dünyaya baki kalır.

 72 yaşındaki (1930) babanın eşi Alise Ana ise 70 yaşında.

Ataları Bulgaristan’ın Kırcaali yöresinden geldiklerini söyleyen Ali Ersoy Baba çeşitli sıkıntılar içinde. Sağlık sorunları var.

Amuca Kabilesi’nden olan babaya göre aynı soydan birisiyle evlenebilmek için 7 gömlek geçmesi lazım (7 göbek atlaması lazım). “Nasip kardeşliği var burada yani. Aynı anda nasip alıp, ikrar vererek yola giren çiftler arasında “Nasip Kardeşliği” geçerli. Musahipliğe benzeyen bir sistem var, burada. Ali dünyaya bakidir, dünyaya baki kalacaktır” diyen Ali Ersoy Baba inanç olmadan hiçbir şey olamayacağını söylüyor.

1955’de Mehmet Ali Baba’dan (Kızılcıkdere’den) (dedeszi de babaydı, babası da babaydı) nasip aldığını söyleyen Ali Ersoy Baba aslında Kızıldeli Ocağı’ndan olduğunu söyleyen Ali Ersoy yola girmek için evliliğin zorunlu olmadığını, millet içinde bekar söz verebilir, yola girebilir diyor. Evlenmeden yola girebiliyor, evlenirken evleneceğine soruyor, nasipliyim diyor, o da kabul ediyor. Kız da, erkek de nasip alarak yola girebiliyor, evli olması gerekmiyor. Kardeşlik vardır bizde. Kardeş olmak, yine ana kardeşi gibi, daha da önemli bir mertebedir. Nasip kardeşi olacak. Evlenmeden “kardeşlik” (müsahiplik) olmaz. Bizde o akşam kaç kişi ceme girerse o onunla kardeş olurlar. Erkekler ahretlik oluyor. İlk kez ceme girip nasip alanlar aynı zamanda kardeş oluyor. Bir kişi dara düşerse ona koşup yardım ederler. Birimizin derdi hepimizin derdi oluyor. Değil mi?

Ahiretliğim var. Nasip kardeşlerimizden erkek olarak kalmadı, öldüler.

Kurbansız bu işler olmaz. Yıllığını yaparız yine keseriz. Fakirin (benim) kestiğim kurban belki yirmi olmuştur. Her sene kurban keseriz. İmam Hüseyin’in Çorbası’nda mutlaka bir kurban keseriz. Kendim alırım, canlarla birlikte keseriz. Şart kurban, kurbansız olmaz.

Baba ben nasip olunca “Dervişlik” görevini verdi. Ben o zaman kurbanın hizmetinde bulundum. 30 sene oluyor dervişlik, babalık hizmeti yaptım. Baba olmadan da, baba olmadan cem yaptım.

100 talibi olan baba hizmetleri layıkıyla yerine getirmeye çalıştığını söylüyor. Ceza alan bir talibin yeniden ceme kabul edilebilmesinin diğer canların isteğine bağlı olduğunu söyleyen Ali Ersoy Baba, bizim inancımızda her şey hoşgörüyledir, zorlamayla hiçbir şey olamaz diyor.

Askere gidenler, adak adayanlar da kurban keserler.

Hizmetleri kim yaparsa yapar. Aynı kişiler yapmak zorunda değil. Lokmayı herkes yapabilir.

Benim de dervişim var. Bektaşilik’te nasıl on başı, yüzbaşı, binbaşı varsa, herkesin bir görevi. Rehberlik var, Dervişlik var, Babalık var, Halifebabalık var… Avni Baba da bize icazet verdi.

Anabacı rehberin yanında oturur. Benim yanımda varsa babalar, yoksa muhipler oturur. Erkekler bir tarafta, kadınlar bir tarafta oturular.

Biz de dem var. Biz demi Ali aşkına alırız. Biz Ali’yi bir nur olarak biliriz. Ali dünyaya bakidir, dünyaya baki kalır.

Biz çalışmayı en büyük ibadet biriz. Ben Hakk’tan korkarım, yanlış yapmaktan korkarım. Muhiplerin arasında yanlış bir şey söyleyeceğim diye korkarım. Biz meydana dargını almayız. Bu güzellikler neden anlatılmıyor, bilmiyorum. Bunlar anlatılsa, Türkiye ayağa kalkar.

Hata yapan, meydana alınmayan yedi yıl içeri almaz. Kimse onunla konuşmaz, evine gitmez. Ufak kusur olursa affdilir. Büyük kusur olursa bizi aşar.

Büyük hatayı yapanları ben alsam da bizim muhipler almıyorlar. Bizim yol böyle bir ulu yoldur, bunun neresi kötü be erenlerim, bize Kızılbaş, derler, hakir görürler.

 

Alise Ana

Bize çok görev düştü. Hep babanın evinde oldu, her şey. Ben istedim bunun baba olmasını, biraz kendisini toparlasın, dedim. Gelinler bir şey demediler. 30 yıl bu yola hizmet ettik. Ölünceye kadar biz bu yolu bırakmayız. Baba olunca bir boğa ve bir koç kestik. İstanbul’dan Avni Baba ve belki 20 baba buraya geldiler. İstanbul’daki babalar buraya geldiler. Hep biz meydan açtık. Bu dedelik de yaptı. Kırklar Tavuğu var. Kırklarda, hizmet görürken “Cebrailsiz Hizmet Görülmez” deriz. Nevruz’da hizmetlerde Cebrail keseriz. Biz on iki mum yakarız.

Biz köy düğünü yaparız. Hem misafirleri, hem de köyü besleriz,  boğa keseriz.

 

Burada çok ilginç bir durum var; Kızıldeli Ocağı deniyor, Gülşeni deniyor, Amucalar deniyor, en son Balım Sultan Erkanı’ndan bahsediliyor. Kısa zaman içinde bir dönüşüm gözleniyor. Aslında çalışma yapanlar birçok zorluğu yenmek zorunda. Hem genel olarak bilgi almak aynı zamanda yanılmamak için geniş bir bakış açısına sahip olmak gerekiyor.

 

 

Ayhan Aydın

11 Haziran 2002