Şiran'da Mantuvar - Ölmez Otu (Herdemgüzeli) - Ayhan Aydın

YÖRENİN KÜLTÜREL ZENGİNLİKLERİ

Doğa Kültür Folklor Zenginliklerimiz

Herdem Güzeli (Mantuvar)’ın Şiran Folklorundaki Yeri

 

AYHAN AYDIN

 

Dört yıl önce üniversite eğitimim için gittiğim İstanbul’da şehri tanıma merakım beni hemen yollarla çarşılara ulaştırdı. Avrupa şehirlerinin vitrinlerine benzeyen mağazalarıyla Şişli, Nişantaşı, Harbiye ilk beğendiğim yerlerdi. Tarihsel dokunun kısmen korunup ara sokaklarından yüz yılların nefeslerinin solunduğu Sultanahmet, Beyazıt, Çemberlitaş ise yine keşfettiğim mekanlardı. Günün birinde ilk önce fark edemediğim belki de göz yanılması deyip geçtiğim bir gerçekle karşılaştım, vitrinlerde. Evet işte oradaydı ve oydu. Evet, evet yanılmamıştım oydu. Bu, bütün Yeniköylü’lülerin Kırıntıllı’ların, Çal’lıların, Şinik’lilerin ve Şiran Gümüşhanelilerin tanıdığı bir çiçekti. Herdemgüzeli, Sarıçiçekti. Bu çiçeğin bazılarınca Ölmezotu olarak da bilindiğini duymuştum. Hatta, Fransa’da Yaşar Kemal’e, “En İyi Yabancı Roman Ödülü” kazandıran eserinin ismi de buydu. Nasıl olmuştu da bu ölümsüz güzel yayla çiçeği Şehr-i İstanbul’un en güzel vitrinlerine konuk olmuştu. Aslında cevabı çok basit bir sual bu. Bu ölmez- güzel, herdemgüzeli kadar az yakışır şey bulunur vitrinlere. Öyle ya dükkan sahipleri mallarının ölümsüz güzelliğini bir ölmez çiçekle özdeşleştirmek istemiş olmalıydılar. Yer yer bu fikrim doğru olsa da biraz çocuk saflığında kaldı, düşüncelerim gerçeği öğrenince. Şu bizim yayların, dağların simgesi ölümsüz çiçek, bir ticari mal olmuş da, haberim (haberimiz) yokmuş. Evet, evet doğru. Parayla alınıp satılan bir ticari mala dönüşmüş, Herdemgüzel. Bu o kadar kötü müydü? Elbette hayır.

Fakat ne bileyim işte. “Gülü gülle tartarlar” diyen Nesimi’nin o dünyayı saf eşitlik üzerine gören anlayışıyla bakarsak, bana biraz tuhaf gelmişti.

İster Ankara’da ister İstanbul’da hatta Almanya’da olsun istisnasız tüm Kırıntılı, Yeniköylülerin evinde gördüğümüz bu süs çiçeğinin sadece Şiran-Gümüşhane yöre insanınca bilinmediğini öğrendikten sonra bazı araştırmalarda bulundum. Ama çok fazla bilgi elde edemedim. 1992 yılında yayınlanan “IV. Milletler arası Türk Kültürü Kongresi Bildirileri”nin (1) IV. Cildini alana kadar, yöre insanlarından öğrendiğim bilgileri derlemekle yetinmiştim. Sözü edilen kitabın sayfalarını çevirip, Prof. Dr. Bayhan Çubukçu’nun “Ölmezçiçek (Mantuvar) ve Türk Folklorundaki Yeri” isimli yazısını okuyunca kafamdaki (birçok nokta aydınlığa kavuştu). Bu yazıya göre Ölmekçiçek, hiçte bilinmez bir çiçek değil. Bilimsel adı “HELIC HRYSUM GARTNER cinsi (COMPOSTE) olana Herdemgüzeli, Ölmezotu’nun yeryüzünde yaklaşık 500 türünün olduğu, dünyanın hemen her yerinde yetiştiğini, Anadolu’da ise 18 tür ve 9 alt türünün yetiştiğini gördüm. (Bakınız aynı eser sayfa 73)

Prof. Bayhan Çubukçu ise birçok kaynağı tarayarak çok ilginç bilgiler elde etmiş. Birçok Batılı kaynakta bahsolunan Herdemgüzeli’nin bilimsel olarak saptanmış sayısız önemli kullanım alanı var.

İsviçre, Polonya, Sovyet Cumhuriyetlerinde safra salgısını düzenleyici etkilerinden dolayı, ilaç hammaddesi olarak kullanılan Herdemgüzeli’nin 32 türünün kök ve çiçeklerinin yine Afrika’da tıbbi amaçlarla kullanıldığı saptanmış. Türkiye’de ise idrar söktürücü ve böbrek taşı düşürücü etkisi belirlenmiştir.

Türkiye’nin birçok yöresinde değişik amaçlarla kullanılan Ölmezçiçek (mantuvar)’in değişik yörelerdeki bazı farklı isim ve kullanımları ise şöyle;

 

İstanbul’da Altınçiçeği ismiyle                   Tıbbi çay ve idrar söktürücü

 

Kahramanmaraş’ta Mantuvar ismiyle       Mide ağrılarının tedavisinde

 

Adana’da Mantuvar ismiyle                      Ölülerin suyuna atılıyor

 

Bursa’da Sandık otu ismiyle                      Güvelere karşı

 

Ölmezotu (Herdemgüzeli) sadece süs, tıbbi amaçlı olarak kullanılmamakta Türk folklor ve kültürüne de çeşitli şekillerle girmesiyle de tanınmaktadır. Birçok mani ve Türkülerimize de konu olan Herdemgüzeli’ni bahar bayramlarında da ve çeşitli şölenlerde görüyoruz.

 

Şiran’da Herdemgüzeli

 

Artık objektiflerimizi Şiran’a çevirebiliriz. Her şeyden önce Sayın Prof. Bayhan Çubukçu’nun isim listesinde, Ölmezçiçek (Mantuvar) yaygın adıyla bilinen, çiçeğin Şiran’daki en yaygın isminin “HERDEMGÜZELİ” diğer bir yaygın adının ise “SARIÇİÇEK” olduğunu belirterek konumuza girelim.

Uzun yıllardan beri Yeniköy- Kırıntı başta Şiran yöresinde yaygın olarak bilinen-benimsenen çok sevilen Herdemgüzeli’nin tüm yöre insanını yaşamında ayrıcalıklı bir yeri olduğunu söylemeliyiz. Herdemgüzel’siz bir Kırıntılı ve Yeniköylü ev düşünülememektedir.

Yeniköy ve Kırıntı’da, Şinik ve Çal’da ve diğer Şiran köyleri, bunun yanı sıra İstanbul, Ankara, Almanya ve hemen tüm yöre insanın taşıdıkları şehirlerdeki evlerde bir süs bitkisi – çiçeği olarak kullanılan Herdemgüzeli çok genel olarak bir araya getirilip kalın veya ince demetler şeklinde bağlanıp vitrinlere vazolara konularak veya evin bir köşesine asılmak suretiyle muhafaza edilir.

Yöredeki Herdemgüzeli’nin rengi açıktan koyuya doğru parlak (bazen mat) sarı renklidir. Yüksekliklere göre boyu hayli fark edecek derece uzayıp kısalabilirken, yaygınlığı, bolluğu ve boyunun uzunluğu ile renk canlılığı genelde yağışlara bağlıdır. Bol yağışlı mevsimlerde oldukça bol, parlak, uzun olabilen Herdemgüzeli (Sarıçiçek) kurak mevsimlerde oldukça az, bodur olabilmektedir.

Yöredeki, saptadığımız ilginç bir gelenek olarak, bazı kişilerin herdemgüzeli “top”, “top” desteleyerek bazı ağaçlara asmalarıdır. Herdemgüzeli bazen “dam”lara ahırlara konulmaktadır.

Şunu belirtirim ki, Şiran civarı köylerindeki Herdemgüzeliyle ilgili gelenekle şehirlerdeki aynı kökenden gelenlerin gelenekleri arasında doğal farklılıklar vardır. Şehirdeki yöre halkı bu çiçeği genellikle bir süs bitkisi olarak evlerinin ayrılmaz parçaları yaparken köylerdeki kullanım alanının daha geniş olduğunu gözlemledik.

Araştırarak gözlemlediğimiz, köylerde genelde evin bir köşesine asılarak süs bitkisi olarak kullanılan herdemgüzeli, bazen sandıkların içinde de saklanmaktadır. Böyle bir geleneğin uzun yıllardan beri var olduğu anlaşılıyor. Bunun nedenlerinden birisi “çeşitli böceklere karşı iyi geldiğinin” köylülerce söylenmesi. Bir başka neden genelde, ölmüş veya şimdi uzakta bulunan bir yakının eşya ve fotoğraflarının yanına konarak herdemgüzeli – hatıra eşya – yakında bulunmayan kişi” arasında bir bağın kurulmasıdır. Herdemgüzeli genelde yöre insanı tarafından “nazar kırıcı, engelleyici” bir unsur olarak görülmektedir. Köylerdeki insanlar, Sarıçiçeğin nazara karşı iyi geldiğine inanmaktadırlar.

Çok yaygın olmasa da, bazı cenazelerde, mezara özellikle kişinin öldükten sonra mezarının üstüne Sarıçiçek konulur. Bazı kişilerce denenmiş olmasına rağmen bu çiçek yörede bir içecek olarak kullanılmamaktadır.

Sarıçiçekle ilgili saptadığımız ilginç bir nokta ise yörede bu çiçeğin çeşitli bitkilerle beraber boya yapımında kullanılan bir ot olması.

Eskiden yöre insanı bu çiçeği “Hıdırellez” bayramında da kullanmaktaydılar. Hıdırellez günü, yöre de bir çok köyden insan bu çiçekten toplayarak, “Hıdırellez Tepesinde” çeşitli oyunlar, eğlenceler sergilemektedir. Ayrıca yöre kadınları da, saçlarına bu çiçekten takmaktaydılar. Kadınların boğazlarına taktıkları, boncuklar arasında da bu Sarıçiçek’ten koyduklarını saptadık. Yörede Herdemgüzeli, Sarıçiçek için birde türkü söylenmektedir;

“Sarıçiçekle sararan dağlar

Kırmızı gül ile bezenen bağlar... ”

Herdemgüzeli, Sarı çiçekle ilgili saptadığım ilginç bir uygulama ise sarılık olması üzerine Mürvet Şahintaş’ın (43) yaptığı uygulama: Buna göre, koyu sarılardan toplanan Herdemgüzeli yaprak ve gövdeleriyle temizlendikten sonra bir kapta iyice kaynatılır. Ve bu da gece yarısı dışarıya konulur. Gün ağarmadan alınan, Herdemgüzeli süzülerek hastaya iyi olması niyetiyle ve duasıyla içirilir.

Bu arada Herdemgüzeli’nin belki de en önemli özelliğini de belirtelim. Herdemgüzeli çok uzun yıllar boyunca şekil ve kokusunu kaybetmeden varlığını muhafaza edebiliyor.

 

  1. Ölmezçiçek ve Türk Folklorundaki Yeri Prof. Bayhan Çubukçu

 

IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, IV. Çilt Gelenek, Görenek ve İnançlar. 1992

 

GELİNCİK, SAYI 2, ŞUBAT 1995