RUMELİ'DE ÜNLÜ KIZ ANA TEKKESİ’YLE İLGİLİ BAZI BELGELER – Ahmet Hezarfen
BELGELERİN ÇEVİRİ VE AÇIKLAMASI
- BELGE
Bundan 385 yıl önce
YAZI : 10 Muharrem sene 1053 (Mart 1613) Padişah 1. Ahmet dönemi o yıllar Osmanlı - İran (1603 - 1613) savaşı devam etmektedir.
KİMDEN : Kız Ana Tekkesi Dervişlerinden dilekçe
KİME : Divan-ı Hümayun'a
KONU : Kız Ana Tekkesinin Hezargrad (Razgrad - Bulgaristan'da) ilçesine bağlı iken Eksi Cuma (Tırgovişte - Bulgarisatn'da)’ya bağlanıp Miralay Ahmet Bey’in emrine girmeleri yargı, yönetsel vb. işlerinin çekilmeyecek derece güçleştiği yeniden eskisi gibi Hezargrad ilçesine bağlanmaları.
Kız Ana Tekkesi - (Monino) Eski Cuma (Tırgovişte) iline bağlı Türk köyü, nüfusu tümüyle Türk'tür. 1923 yılında adı Bulgarca'ya çevrildi. Yerli halk ağzında köyün adı: KIZ ANA TEKKEDİR. (1)
M E T İ N
Hezargrad ilçesinde bulunan Kız Ana diğer adı Saat Baba Tekkesindeki dervişler Divan-ı Hümayun'a sundukları dilekçede: "Bu zaviyede kendi emeğimizle elde ettiğimiz üründen gelen geçenleri konuk edip ağırlamaktayız. Fakat Eski-Cuma Miralayı Ahmed Bey yargı ve diğer işlerimiz Hezargrad'tan kaldırılıp Eski-Cuma’ya nakil ettirdi. Bundan sonra tüm işlerimiz çığrından çıktı, bir süre sonra Ahmed Bey Hakk’ın rahmetine kavuşunca ilçe iki oğlu kaldı. Bu durum bizim için çekilmez hale geldi. Mevkufat (Vakıf edilmiş) ta eskiden yazılı yasal hakkımız olan Hezargrad İlçesine bağlanmamız için Yüce Padişahın buyruklarından olmakla gereğinin yapılması" istenmektedir.
- 1. BELGE
Devlet-lü Kudret-lü SULTANIM hazretleri sağ olsun,
Bu dervişan kulları Kasaba-i HEZARGRAD toprağında SULTAN ANA nam-ı diğer SAAT BABA zaviyesinde kendi karımız ile ayende ve revende hidmet edüp taraf-ı Devlet-i Aliyye'den muaf olub ancak umur-ı şer'iyyemiz toprağında sakin olduğumuz HEZARGRAD kasabasında iken ESKİ-CUMA sakinlerinde Mir-alay'ı Ahmed Bey umur-ı şer'iyyemizi ber-takrib ile kendi kazasına kaldırub mahalli ile evrak ve sayir hidmetlerinde aciz iken bi-emr-i Allahü teala mezbur Ahmed Bey fevt olarak da iki oğlu kalmak ile ahvalimiz diğer gün oldı Allahü teala mezburların teaddileri men'babında mevkufatta der-kenar-ı kadimi kazamıza umur-ı şeriyyemiz ilhak dervişan fukara buyurulması babında Ferman.
DER - KENAR
Kaza Hezargrad Sultan Ana nam-ı diğer Saat Baba Karye-i Mezbur kaza-yı mezburun avarız defterine dahil olmamağın vech-i lüzüm üzere der-kenar olundu tahriren 16.M.1053
Vech-i meşruh üzere defterde mesturdır ferman saadet-lü Sultanım hazretlerinindir. Fii
16 Safer sene 1129 (Ocak 1717 - Padişah 3. Ahmet)
UMUR-I ŞER'İYYELERİ OLDIĞI VAR MIDIR DER - KENAR OLA
Umur-ı Şer'iyyeleri nakil olındığı kayd edilmemiştir. Ferman Saadet-lü Sultanım Hazretlerinindir.
Fi 18 Safer Sene 1129 (Ocak 1717)
DER - KENARI
BELGE: BOA - İ.E. Evkaf No: 6005
1- M.TÜRKER ACAROĞLU - Bulgaristan'da Türkçe Yer Adları, Ankara 1988, s. 244
Belgenin çeviri, transkripsiyon ve açıklamasını yapan: Ahmet Hezarfen
- 2. BELGENİN ÇEVİRİ VE AÇIKLAMASI
Bundan 209 yıl önce
YAZI :11 Ramazan sene 1203 (Mayıs 1789) Padişah 3. Selim dönemi. O yıl 28 Martta 3. Selim padişah oldu. Temmuzda Fransız Devrimi oldu. 1. Abdülhamit zamanında başlayan Türk-Rus ve Avusturya savaşı devam ediyordu. Mustafa Paşa ordusu Fokşan'da Ruslara yenildi. Ruslar Besarabya ve Benderi Avusturyalılar Belgrad ve Semendireyi aldılar. 11.7.'da İsveç ile Beykoz dostluk antlaşması imzalandı. 24.2'de Türk Avusturya Ticaret Antlaşması imzalandı.
KİMDEN :Derviş seyyid Mehmet'ten dilekçe
KİME :Divan-ı Hümayun'a
KONU :Kız Ana Tekkesi arazisi tımar olarak Yergöğü (Romanya'da) kalası muhafızı Mehmed'e verildiği, bu da elde edilen ürünün değer biçilmiş öşr (10/1 vergi) ünden ziyadesini istediği için şikayet.
METİN
Hezargrad (Razgrad- Bulgaristan'da) ilçesi SULTAN ANA TEKKESİ (1) (Kızana Tekkesi) diğer adı SAAT BABA TEKKESİ post-nişini olan Derviş Seyyid Mehmed Divan-ı Hümayun'a sunduğu dilekçesinde: Tekkeye ait arazinin tımar olarak Yergöğü (Romanya'da) kalasının beri yaka diz-darı (Kal'a muhafızı) Mehmed'e verildiği ve bu toprağın işlenip elde edildiği ürünün değer biçilmiş öşrü (10/1)nün adı geçen diz-dara verildiği halde buna kanaat etmeyerek fazla miktarda istemektedir. Bu anlaşmazlıktan dolayı mahkemeye çıktık, yargılama sonunda isteğinin yasal olmadığına ilişkin ilam verildiği halde o hala ziyade öşr istemekte direnmektedir, bunun bu isteği ve baskısına son verilmesi için Yüce Padişahın buyruklarından olmakla gereğinin yapılması" istenmektedir.
BELGE: B.O.A. -Cevdet Adliye, No: 5615
Belgenin çeviri, transkripsiyon ve açıklamasını yapan: Ahmet HEZARFEN
1- 1971'de Bulgaristan'a gittiğimde köyüm olan Yunus Abdal’lı Eşkıya Civan Aliş'e ilişkin araştırma yaparken, Aliş'in aylarca kaldığı Eski-Cuma kasabasına yakın Sratça (Straja) köyüne gittiğimde dönüşte Kızana'ya uğradım. O zaman çok bakımsız durumdaydı, sakına sakına ziyaret yapılıyordu.
- BELGE
SAHH
MUTKEZAY-I KANUN OLUNA HÜKÜM BUYRULDU
Fi 11.N (1) 203 sene (11 Ramazan 1203- Mayıs 1789)
Devlet-lü İnayet-lü SULTANIM hazretleri sağ olsun
Bu kulları Hezargrad Kazasına tabi' SULTAN ANA nam-ı diğer SAAT BABA karyesinde vaki' tekyenin tekye-nişin olup karye-i mezbure toprağında mutasarrıf oldığım malume-l-hudud yerlerden defterde maktu kayd olunmakla karye-i mezbure toprağında ziraatla hasıl idüği terekesinden öşre muadil maktu'ını gedik timar mutasarrıfı Yergöğü kalasının beru yaka Dizdarı Mehmed'e tamamen eda idüp kusuri olmayıp ayni öşr mutalebesiyle teadi olunmak icab etmez iken dizdarı mezbur kanaat itmeyüb ziyade talebi ve ayni öşr mutalebesiyle teadi itmekle bundan akdem mürafa-i şer' oldığımızda dizdarı mezburın hilaf-ı kanun zahir olan teadisinin men'içün taraf-ı şer'den ilam virilmiş iken mücap olmayub hilaf-ı şer' teadiden hali olmamağla mercudır ki dizdarı mezburın hilac u mugayir-i kanun ayn-i öşr mutalebesiyle zahir olan müdahale ve teadisi men'ü def' olınmak babında mer ü ferman devlet-lü inayet-lü SULTANIM hazretlerinindir.
BENDE
Derviş Seyyid Mehmed
DER - KENARLAR
VİRİLAN FERMAN KAYDI HÜKÜM
Husus-i mezbur içün Divan-ı Hümayun tarafından emr-i şerif verilmesinin kaydı bulunmamıştır. Ferman
Fi gurre N. 1203 sene
MUKTEZAY-I KANUN HÜKÜM
SAHH
Sahib-i arzuhalin derün-i arzuhalde mezkur gedik-i timar karyesi toprağında tasarrufta olan ma'lüme-l-hudud yerlerden defterde öşr yazılmış olmayub fi-l-hakike makta'a kayd olınmış ise karye-i mezbur toprağında vaki' ol yerlerden ziraatla hasıl eylediği terekesinden öşre muadil maktu'ını kala-i mezbure müstahfızı mezkure ede eyledikten sonra aynı öşr mutalebesiyle teadisi hilaf-i kanundır ferman sultanım hazretlerinindir.
Kitap
Deliorman’ın Koca Çınarı: AHMET HEZARFEN, (YAŞAMI, ALIŞMALARI, ANILARI, YAZILARINDAN ÖRNEKLER), AYHAN AYDIN, Niyaz Yayınları, 2008, İstanbul,
Kitapta, Sayfa: 478-482
KIZ ANA SULTAN'a ilişkin Sayın Hakkı Saygı’nın DEMİR BABA VELAYET-NAMESİ, İstanbul, 1997, kitabında, s. 18/27 bölüm de vardır (A. Hezarfen):
….
Baba efendiye götüreceğim. Baba Sultan iki eli kanda dahi olsa yıkamadan tez gelesin. Sakın gecikmesin vesselam diyerek Hacı Dede’yi çağırmıştı. El Hacı dede derhal hareket edip Akyazılı Sultan'ın huzuruna çıktı ve o kani-keremin ayağına niyaz etti. O vakit Akyazılı Baba’nın abdalları, düğün tedarikine başladılar. Yiyecek, içecek ve giyecek hazırladılar.
Bütün hazırlıklar tamam olunca, o Kutbü'l-zaman Akyazılı Sultan, Hacı Dede’nin sırtına binip, yiye içe ve kona göçe, eyyam-ı devlet ile (devlet saltanatı) "Kovancılar"a geldiler. Bir tarafta düğün hazırlıkları yapılırken, diğer tarafta da o yörenin tanınmış kimseleri, düğüne davet ediliyordu. Hacı Dede’nin düğününe davet edilenler arasında Otman Baba Sultan'ın ve o Kutbü'l-aktabın şeyhi Zati Efendi ve türbedarı Abdi Dede, İsa Dede, Siva'nın velisi Mustafa Efendi ve El Hacı Kademli Baba, Mü'min Baba dervişleri ve Hafız-ı Kelam "Yemini Efendi" Dede'i baba gözcüsü, Ahmet Baba tekke-nişi, Ser dervişan Karakucak gözcüsü Erz Baba gözcüsü, Yahşi Bab gözcüsü, bu bölgede bulunan Kız Ana Sultan ve Kebir ve Sağır Muhammed ve Koca Doğan gözcüsü Dikeli Hüseyin Baba ve Gerliova'da Derviş Mehmet'in evinde toplandılar.
İçlerinden Kademli Baba, yoklama yaptı ve: "Siz Deli Dursun'u bilir misiniz? Bizler burada ne yiyip içeceğiz? Düğünde Hacı Dedenin semerini mi yiyeceğiz? Ya geldiğiniz yerlere geri gidin, veya yiyecek ve içecek tedariki yapın" dedi. Daha sonra Kademli Baba, "Ya Feta gayret ya Geta aman deyip kurban tedarikini kendi üstüne aldı. Kendi tekke-nişin dedesini buğday temin etmekle görevlendirdi. Dede'i Variz ve Ahmet Baba, Karakucak Baba’yı zahire
Bulmaya, Kırk Namdarı pirinç temin etmeye, Mustafa Efendi’yi incir ve üzüm bulmaya tayin eyledi. Dursun Baba hikayesine gelince Dursun Zıçmaz, Hamza Baba, Benli Bali Baba ve iki yüz asker Musa Baba meydanında (Dergahı) bir araya geldiler. Dervişan güruhu ve Dursan Baba Sultan toplanan nezirleri kontrol etti. Gelen hediyeler arasında bin koyun, be yüz öküz ayrıca pirinç, incir ve üzümden oluşan pek çok hediye gelmişti.
Daha sonra topluca Göksu dergahına gittiler. Bu arada Akyazılı Sultan dedeleri, gelenleri ağırlamak için karşı çıktılar. İçlerinden Tay Hızır bir sofra yüklenmiş inleyerek meydana geldi. Yine Akyazılı Sultan dervişlerinden biri, Tay Hızır'ın omuzundaki sofrayı kendi omuzuna aldı. Tay Hızır'ın delaletiyle meydan sahrasında bir sofra hazırlanıp: "Evliyaların demine hü" dediler.
Bu arada Dursun Baba ve yanındakiler de selam verip Akyazılı Sultan dervişlerinin sofrasını onurlandırdılar. Ancak bu gelenler arasında, Kademli baba Sultan yoktu. O bu toplantıya gelememişti.
Diğer taraftan Kanuni Sultan Süleyman'ın çocuklarının Hasekisi, bir titreme hastalığına yakalanmıştı. Hasta yapılan hiçbir tedaviden fayda bulamamıştı. Daha sonra bu hastanın tedavisi için Kademli Babaya göstermeye karar verdiler. Böylece Kademli Baba’yı alıp Edirne'ye götürdüler. Kademli Baba hastaya gereken tedaviyi uygulamış ve Allah'ın inayetiyle hasta iyileşmiştir.
Bu gelişmeler üzerine Kademli Baba’ya büyük ilgi gösterirler ve bir müddet misafir ederler.
Birkaç gün sonra Kademli Baba, çok mühim bir toplantım var deyip ayrılmak için izin istedi. Ancak Haseki, Kademli Baba’yı bırakmak istemedi: "Yeter artık dağlarda gezdiğin bundan böyle bizimle kal, ayrıca hünkarımızdan icazet olmayınca sen buradan ayrılamazsın. Biz hünkarımızdan korkarız" dedi.
Bunun üzerine Kademli Baba Haseki'ye düğünden bahsetti: "Ne olur beni bu düğünden alıkoymayın, ben de varıp Hacı'yı bu mutlu gününde kutlamak isterim. Hünkarımızdan icazet (izin) alın ve beni bırakın gideyim. En kısa bir zamanda tekrar gelir sizinle kalırım" dedi.
Bu haberi duyan Hünkar, bu düğüne ben de giderim, diye düşündü: "Derhal Musa çobanı çağırın buraya gelsin" dedi. Kademli Baba’nın esas adı "Musa" idi. Bu sebepten Hünkar ona Musa Çoban demişti.
Hünkarın adamları Kademli Baba’ya gelip: "Tez gidelim, hünkarımız seni istedi" dediler. Kademli Baba, Hünkarın huzuruna geldi ve gereken hürmeti gösterip yer öpet ve: "Aman Hünkarım! Sen bir Süleymansın ve senin müsemması selimliktir. İzhar eyleyin Hünkarım beni buraya ne için çağırdınız? Biz sık sık hata yaparız, yine ne hatamız oldu? Bilelim, hata bizden bağışlamak sizden Hünkarım" dedi.
O vakit Kanuni, "Akyazılı Baba Sultan, beni düğüne niçin çağırmadı söyler misin?" dedi. Kademli Baba Sultan: "Ya Hünkarım! Sen bir Süleymansın sırtı semerli bir adamın düğününe sizin gibi koskoca bir padişahı davet etmek hiç yakışık mı? Dedi. Kanuni, Kademli Baba’ya: "Ha... Ha... şimdi oldu" deyip beş deve ve bir kese atlın verip: "Var o zaman Kutbü'l aktabı Akyazılı Baba’ma benim selamımı söyle. Allah nasip ederse, inşallah bu deli Süleyman da Babamın hüsn-i himmetiyle oraya varırım" dedi.
Kademli Baba, Hünkarın yanından ayrılıp gidince Kanuni bir başka kimseyi onun ardından gönderip: "Git bakalım Kademli Baba Akyazılı Sultan’a benim hakkında ne söylemiş öğren" dedi.
Kademli Baba’nın arkasından gönderilen kimse, geri gelip Hünkar’a: "O acınızdır Hünkarım" dediler. Kanuni, "benim için daha başka ne söyledi" diye tekrar sordu. Kademli Baba arkasından giden kişi: "El hükm-i lillah demiş ki Divaneye kalemsiz gelirse, gelsin dedi" diye cevap verdi. O vakit Hünkar, "Hoş ola elbet varırım" dedi. Bunun ardından Kanuni Sultan Süleyman ve o bölgede bulunan Cengiz-zade silsilesinden Han-zadeler dört kafiri kova gelmiş Ocak-zade Bey-zadeler ve Gömlevi ve Naldöken ve Kara Malkoç adı geçen bu kimseler, Kademli Baba ve Akyazılı Baba’nın hatırı için toplanıp geldiler. Ayrıca yanlarından on bin, bin öküz ile pek çok asker getirmişlerdi. Gelenler, Çamlı Ilıcası’na kondular.
O zaman Dursun Baba’ya: "Bu yazın bir de kışı vardır. Akyazılı Baba Sultan’dan icazet al ki, bir an evvel düğün yapılsın ve El Hacı gerdeğe girsin" dediler. Dursun Baba, bu teklifi Akyazılı Sultan’a bildirdi. O vakit Akyazılı Baba sa veliyullahtır. O Allah'a münacat eder ve ya ilahi şunlar şöyle olsun dese, hatır etmez. Mesela, avrat olsunlar dese, ya evlenip neylersin, ya hazret neylesin? Ha güzelim himmet-i rical erenlerin himmeti dağlar devirir. Ey güzelim, seni davet ederken kırk güne davet eyledi" dedi. Bu sözleri işiten Dursun Baba, "Onun bilgisi onun olun, ne diye bu kadar büyütüyorsunuz bu adamı?" dedi.
O vakit o kani kerem ve o kutbü'l-alem: "O vekil haktır" dedi. Dursun Baba, tekrar söz alıp: "Ya bizi niye çağırdın" dedi. Akyazılı Baba Sultan, "A Dursun okuya okuya atıyorsun. Sen bu küstahlığınla elbet bir gün başını derde sokarsın" diye onu azarladı. O sırada haberciler gelip: "Kademli Baba Koca Doğan'a kondu. İnşallah Allah'ın izniyle yarın buralur" dediler.
Kademli Baba kendi bölgesinde bulunan önemli devlet adamlarını da yanında düğüne getiriyordu. Bunlar içerisinde çok tanınmış kimseler vardı. Ayrıca pehlivanlar, hokkabazlar, saz ve söz ehli kimseler mevcuttu. Hatta Çirmen Sancağı Beyi dahi daveti kabul etmişti. Öte yandan beş tuğ ve beş sancak alay beyleri bu bölgenin fukara güruhundan on iki sancak kudüm ve kadem ile sağ yanına ayanı, sol yanına dervişanı alıp çıka geldiler. Bu gelenler, büyük bir merasimle karşılanıp konuk evinde misafir edildiler. Bu arada kudümler çalındı ve misafirlerin hoş vakit geçirmeleri temin edildi.
Daha sonra Kademli Baba ve yanındaki misafirler geldiler. Kademli Baba ve yanındakiler de büyük bir merasimle karşılanıp konuk edildiler. Gelen konukların önlerine, kırk kişi ve kırk çırak tarafından kırk sofra kuruldu.
Kademli Baba, düğünün idarecisi olarak seçildi. Dursun Baba’yı ise, Hacı Dede’ye sağdıç yaptılar. Tay Hızır'ı da ata (kız babası) yaptılar. Kız Ana Sultan’ı ise kıza sağdıç yaptılar. Kademli Baba, Hacı Dede ve Dursun Baba’yı tepeden tırnağa giydirdi. Ayrıca, geline ve gelinin sağdıcına da tepeden tırnağa süslü ve işlemeli elbiseler giydirdi. Akyazılı Baba Sultan ise kendisine ayrılan köşede oturup olanları takip etti. Herkes görevini çok iyi yürütüyordu. Kademli Baba, sık sık Akyazılı Baba Sultan’ın yanına gelip bütün olanlardan kendisini haberdar ediyordu. Ayrıca birçok konu da kendisine danışıyordu. Böylece yedi gün yedi gece düğün yapıldı. Bu arada Akyazılı Baba Sultan, "Hünkarımız gelip gitti mi? Yoksa buralarda mı? Acaba" diye kendi içinden tefekkür eyledi.
Bu arada yeni bir misafirin geldiğini haber verdiler. Kademli Baba derhal yeni geleni karşıladı ve bunun Hünkar (Kanuni Sultan Süleyman) olduğunu gördü. Kendisine gereken hürmet ve saygı gösterilip konuk edildi.
Kendisini Haseki Ağa olarak tanıtan Kanuni, üç beş gün kadar düğünde güreşleri ve koşular izledi.
Kademli Baba, Hünkarı hiç yalnız bırakmadı ve Hünkarın düğüne geldiğinden Kademli Baba ile Akyazılı Baba Sultan’dan başka kimsenin haberi olmadı.
Bu arada Kanuni, "Düğün hediyesi olarak ne vereyim" diye Kademli Baba’ya sordu. Kademli Baba da "Bunu Akyazılı Baba Sultana soralım" dedi ve Akyazılı Sultan’a bildirdi. -Uslu ve edeblidir. Bu sebepten çok konuşmaz. Gelinin az konuşanı daha makbuldür. Çok konuşanı er (erkek) beli büker. Böylesi daha makbuldür" dedi. O kani- kerem Akyazılı Baba: -Ya Kademli! Sen bunu nerede buldun? Kademli Baba, "hacı uyurken koynunda buldum" dedi.
O vakit Akyazılı Baba Sultan, gelinin ayaklarını yıkaması içi rıza (izin) verdi. Böylece Kademli Baba, Akyazılı Baba’nın ayağını tuttu. Demir Baba’nın anası Akyazılı Baba’nın ayağını yıkamaya başladı. Ancak eli titrediği için başaramadı. Bu durumu gören Kız Ana, Akyazılı Baba’nın ayağına yapıştı. Fakat onun da eli titrediği için o da yıkayamadı. Bu defa Kız Ana su koydu. Kademli Baba Akyazılı Baba’nın ayağını yıkadı. Demir Baba’nın anası da peşkir tutup ayaklarını sildi. Akyazılı Babanın ayaklarını yıkayamayan Demir Baba’nın anası, bu defa Kademli Baba’nın ve Mustafa Baba’nın yani; bu iki pirin ayaklarını yıkadı. Kız Ana da su koydu. Ve daha sonra bu üç pirin ellerini öptü ve onlarla konuştu.
Bu durumu gören Kademli Baba, Akyazılı Babanın mübarek cemaline (yüzüne) baktı ve "tamam mı?" dedi. Kademli Baba bu defa sarı kıza "tamam" dedi. Kız Ana Sultan yer öpüp geri geri çıkıp gittiler.
Orada hazır bulunan Hafız Derviş Mehmed, Tay Hızır'a buyur etti. O vakit Oğuz Ata: "Bire canım, bende sandım ki gelinim gelip benim ayağımı yıkayacak, fakat ondan da hayır gelmedi" diyerek şaka yaptı.
Bu konuşmaları dinleyen Kademli Baba Hafıza: "Yıkanmak istiyorsan Tuna öte yanında var hem avlan hem de bir güzel yıkan" dedi.
Kademli Baba, daha sonra Hafızoğlu'na dönüp: "Eğer istekli isen seni de everelim ne dersin?" diye sordu. Hafızoğlu: "Fi eman-illh (Allah kerim)" dedi.
Kademli Baba, "hem böyle dersin, diğer taraftan da şaka edersin. Hiç durmadan kaşınıyorsun, hemen git yıkan. Bilirsin küstahlık Şems-i Tebriz-i baştan çıkardı. Sen şaka yapacaksan bana yap, bu kimselerle şaka yapılmaz" dedi.
Bir müddet sonra elli yedi bin hilafet var idi. Akyazılı Baba’nın huzurunda kazan kaynatmak istediler. Bu meseleyi Kademli Baba’ya danıştılar. Kademli Baba: "Kaç kişisiniz" diye sordu. Onlar da kesin cevap veremediler. Bu defa Kademli Baba tekrar: "Eğer bana sorarsanız, ben size elli yıl bekleyin derim amma, biz de biliriz ki bu sizin işinize gelmez. Eğer bu iş için kararalı iseniz, hizmetiniz Hak katında kabul olsun" dedi ve onları bir yerde topladı.
Bu kimseler, kendi adetlerince üç gün kurbanlar kesip yiyip içtiler ve ziyaret verdiler. Üç günden sonra hilafetlere icazet (izin) verildi. (Burada "hilafet" sözcüğü, tarikate intisap etmiş kimselerin; belirli mertebeleri aşarak irşad mertebesine yükselmiş olanlara kendi istekleri doğrultusunda irşad ve terbiyesine icazet ve ruhsat verilmesidir.)
Bu irşad merasimleri sona erdiğinde herkes geldiği yere dağılınca, Kademli Baba da gitmek istedi. Kademli Baba’nın da gitmek istediğini öğrenen, o kani kerem ve Kutbü'l aktab Akyazılı Baba çok kızdı ve bağırmaya başladı.
O vakit Kademli Baba, Akyazılı Baba’ya: "Babacığım evladımız yoktur. Gelen dedelerimi evlerine götürüp yine geleyim" dedi. Akyazılı Baba, "Ben sensiz duramam, duramam, duramam" dedi. Akyazılı Baba’nın bu halini gören Kademli Baba tekrar acele ile geri dönüp: "Sensiz duramam diyorsun amma, benden habersiz bir alay iş ettin" dedi. Akyazılı Baba, tekrar: "Beni fazla konuşturma, ayrılmam dedim o kadar" diye kestirip attı. Kademli Baba, "Ayrılmazsın amma, Güç Beyi Dede Gümran yemeyeli çok aramış. Bundan haberin var mı?" dedi. Bu haberi işiten Akyazılı Sultan, "ha... ha... ha..." diyerek zıp zıp oynadı. Ve Kademli Babaya dönerek: "Sen topalca arı balı yemeye kaçarsın ve beni götürmezsin emi?" dedi.
Bunun üzerine Kademli Baba Sultan geri döndü ve toplanmış bulunan yiyecekleri üç paya böldü. Birinci paya, Hacı Dede’ye verdi: "Sen bir dava uğruna evlilik yaptın, al bunları kimseye muhtaç olmadan ye iç ve yaşamaya bak" dedi. İkinci payı da Akyazılı Baba’nın dedelerine verdi. Üçüncü payı ise, Göksu dergahında kalan fukaraya verdi ve bir kısmını da bayram lokması edip, Batova'ya hareket ettiler. Böylece Hacı Dede’yi de yanlarına alıp, yiye, içe ve kona göçe Batova'ya vardılar.
Daha sonra da Kademli Baba Sultanı Zağra'ya gönderdiler. Böylece Demir Banın zuhuru için ilk adım atılmış oldu.
DEMİR BABANIN DÜNYAYA GELİŞİ VE HAYATI
Rivayete göre, Demir Baba’nın dünyaya gelişi ve hayat hikayesi şöyledir: o kani-kerem ve Kutbü'l-alem Akyazılı Baba Sultan, Hacı Dede’yi evlendirip arkasını sıvazladı. Daha sonra kalkıp Karadeniz kenarında Batova adıyla anılan yinedeki "Tekke"ye geldiler ve evliya yoluna hü!, dediler.
Akyazılı Baba Sultan, Batova'ya; Yani tekkeye geldiği zaman, atından inip atın sırtına elini koyup helallık diledi ve ona icazet verdi: "Var ehlin ile dua da Kara Demir'in dünyaya gelişini bekle. Kırk günde bir de benim ziyaretime gel, sakın beni unutma" dedi. Hacı Dede, Akyazılı Baba Sultan'ın icazetiyle evlenip baş göz olduktan bir müddet sonra, ehli hamile olup ayı günü tamam oldu. İsmihan Zahide Dürdane Hatun, Hacı Dede’ye: "Var ehlim kardeşime haber ver gelsin" dedi. Kardeşim dediği aslında Kız Ana Sultan idi.
Kız Ana Sultan Haberi alır almaz hemen geldi. Ancak gerçek Kız Ana, abdala (abdal, derviş) idi. Geçmişte Kız Ana’yı nişanlamışlardı. Ancak Kız Ana kendisini Hakk yoluna verdiği için, nişanlısı ona saygı gösterdi ve ona bir Kız Ana gibi bakardı.
Günlerden bir Kız Ana yavuklusuna; "gel seni everelim" deyip kendi akrabalarından bir kız aldı. Bu kıza gelinim, derdi ve buraya gelirken onu da yanında getirmişti.
Zahide Dürdane Hatun'un hamileliğine son güne ermiş ve Ramazan ayının bir Cumartesi günü "Demir Baba Sultan ve O Sahib-i Zaman ve O Server-i Han" gibi dünyaya gün gibi doğdu. Muhammed’e salat, Allahümme Salli ala Muhammet ve ala al-i Muhammed.
Bir gün gibi doğan Demir Baba’yı kundaklayıp yatırdılar. Etrafa müjdeci gönderildi. Hacı Dede7yi Akyazılı Baba Sultan’a gönderdiler. Kız Ana’nın yavuklusu Derviş Salih'i, Kademli Baba Sultan’a gönderiler. Haber verilenler arasında en evvel Akyazılı Baba Sultan ve o kani- kerem geldi.
Akyazılı Baba Sultan gelince, Güç Beye Dede, Demir Baba’yı kucağına alıp, Akyazılı Baba Sultan’ın kucağına verdi. Akyazılı Baba, "Kaddesallahu sırrhü'l-aziz nur-ı didem gurreteyn" deyip, birkaç defa atıp tuttuktan sonra Güç Bey Dede’ye dönerek: "Bu oğlan senin nendir?" diye sordu.
Güç Beye Dede: "Dedem oğludur. Tarikat kavlince amcamdır" dedi. Orada hazır bulunan Akyazılı dervişleri hep bir ağızdan: "dedem oğludur" dediler. Gelmiş görmüş ve bilgin bir kişiliği olan Kademli Baba da gelmişti. Kademli Baba’yı Akyazılı Baba Sultan kendisi karşılayıp konuk etti. Hal hatırdan sonra Demir Baba’yı getirip Kademli Baba’nın kucağına verdiler.
Kademli Baba, "Demir, isminin sadasıyla dünyayı doldurdu. Siz bunu işittiniz mi?" diye Akyazılı Baba’ya sordu. O vakit Kademli Baba, "Hakikatli kötü dost, insanın kendi akrabasından daha ileridir. Sağdıcıma da haber verin. Sonra bana küser, zira o benim kardeşimdir. Şeriat kavlince o bana lazımdır. Hem de hatırı hoş olur ya kani-kerim; ne dersiniz?" diye Akyazılı Baba’dan sağdıcına haber verilmesin için izin istedi.
O Kutb-ı devran ve Sahib-i Ata Akyazılı Baba Kaddesallahu Sırrehu'l-aziz "Ya Kademli! Kerem ehlini mürveti, kerem ehli arasında makbuldür. Olmuşu ve olacağı hak bilir. Uyduk imama Allahu Ekber" diyerek secdeye varıp yere niyaz etti.
Bunun üzerine Kademli Baba’nın sağdıcı Dursun Baba’ya haber gönderildi. Beşinci günü Dursun Baba geldi. Dursun Babayı karşıladılar ve izzet-i ikram ile kendisine yer verildi. Dursun Baba da gelince, Demir Baba için beşik düğünü yapıldı ve kendisine "Demir" ismini koydular.
Ber-külli ariz-i can perver-i Ahmed'e salat perde keysuy-ı ferah bahş Muhammed'e salat. Hasenat-ı hasenat ister isen ver Muhammed'in gül cemaline salavat. "Allahümme Salli Ala Muhammed'in ve Ala Al-i Muhammed."
Demir Baba Sultanın’ın o gaib hazinesinde dört bahş-ı çekilmeğe başladı. İnn-Allah-e Halık-ul-habb-e v-en-neva Yahrüc-ül-hayy-i min-elmeyyit-i ve yahrüc-ül meyyit-i min-el-hayy-i zaliküm-ullah-ü fe-enna yü'fekün.
Demir Baba Sultan o kani-keramet ve o genç hidayet, tam bir yiğit oluncaya kadar kendi evinden dışarı çıkmadı. Demir Baba’ya "Sen bu erliğe nasıl eriştin" diye sormuşlar. O vakit Demir Baba Sultan "Oğlan oldum "ardım" sakladım. Yiğit oldum "önüm" sakladım. Er oldum "kerametim" sakladım. Ekmek kazanmağa gelince, Allah insanın rızkını verir" dedi ve Demir Baba on yedi yaşına gelinceye kadar evde oturdu. Bir gün Kademli Baba Sultan’dan bir haber geldi. Şöyle diyordu.
…..