ÖRGÜTLENME VE DİĞER ETKİNLİKLER
1929’DA BULGARİSTAN TÜRKLERİ TARAFINDAN SOFYA’DA YAPILAN İLK MİLLİ KONGRE – Ahmet HEZARFEN
1877/78 Türk-Rus Savaşı’ndan sonra 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos (Yeşilköy) Antlaşması Bulgaristan sınırları içinde yaşayan nüfusun % 70-80’i Müslüman olan Türkleri anayurttan kopardı.
Siyasi tarih çok geçmeden hatasını biraz olsun anlayarak bunu düzeltmek için 23 Temmuz 1878’de Berlin Kongresi’ni topladı ve Bulgaristan’ı biraz küçültüp Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgede Şarkı Rumelli Eyaleti’ni oluşturdu.
Fakat çok geçmeden, yedi yıl sonra (6 Eylül 1885) bu bölgenin Bulgar Prensliği’ne katılmasına göz yumdular.
Berlin Antlaşması Türklerin haklarını korumuş; müftülük, vakıflar, cemaatler ve okullar güvence altına alınmıştı.
Daha sonra 1908 protokolü, 1913’te İstanbul, 27 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşmaları buradaki Türk azınlığın temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almıştı.
Bulgar hükümeti, birkaç milyon nüfusu oluşturan Türk azınlığı, egemenliği için tehlikeli görerek, Türkiye’ye göçetmek zorunda bırakmıştı; yüzyıl (1879-1978) zarfında 1.623.000 Türk göç etmiştir (ortalama yılda 16.000 kişi). (1)
Bulgaristan’da kalan Rumeli Türklüğü’nün son ve en önemli temsilcileri olan bu Türkler Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olduklarını hiçbir zaman unutmadılar.
Varlıklarını sürdürmek için yukarıda sözü edilen antlaşmaların onlara verdikleri hakları çoğunlukla Türkiye’nin ağırlığını koymasıyla, sürekli olarak elde etmeye çalışıyordu.
Bu doğrultuda 1925 yılı 16. Niğbolu Muallimler Kongresi’nde Milli Kongre yapılmasına karar verildiyse de bu gerçekleştirilemedi. Ancak 1929’da 20. Şumnu Muallimler Kongresi’nde 31 Ekim-3 Kasım 1929’da Sofya’da Milli Kongre toplanmasına karar verildi. Bu kongreyi yapmak zorundaydılar; çünkü anayurda bağlı Bulgaristan Türk azınlığı Mustafa Kemal’in yaptığı devrimleri ilgiyle izliyor, varlığını sürdürmek için bunlara uymak istiyordu.
1 Kasım 1928’de “Türk Harflerinin Kabul ve Uygulanması Hakkındaki 1353 Sayılı Kanun” kabul edildi; Mustafa Kemal: “Türk milletine kolay bir okuma yazma anahtarı vermek lazımdır” diyordu.
Bundan sonra, Bulgaristan’daki binlerce (1925/24 öğretim yılı 1688 okul, 2350 öğretmen, 77.559 öğrenci (2) ) Türk okulunda öğretim “Eski harflerle mi, yeni harflerle mi olsun?” tartışması gündeme gelmişti. Bu Milli Kongre’de, alfabe ve diğer milli sorunlar çözüm bekliyordu.
30 Ekim - 3 Kasım 1929 tarihleri arasında Sofya’da Bulgaristan Türk azınlığının ilk Milli Kongresi yapıldı.
Böyle bir toplantı yapma düşüncesinin öncülerinden biri gazeteci Mehmet Celil (1876-1939) idi.
O tarihte Bulgar parlamentosunda (Sıbraniye) bulunan Türk mebusları da Milli Kongre düşüncesini benimseyip desteklediler. Şumnu Mebusu Mehmet Sait, Rusçuk Mebusu Hafız Sadık ve Paşmaklı Mebusu Ağuşoğlu Hafız Emin beylerden oluşan bir Hazırlık Komitesi (Müteşebbis Heyet) kuruldu. Bu komitenin başkanlığını Rusçuk Mebusu Hafız Sadık, Genel Sekreterliği’ni de Mehmet Celil üstlendiler, birlikte kongre hazırlıklarını yürüttüler.
Rehber Gazetesi’nin, 18 Mayıs 1929 tarihli sayısında Milli Kongre hakkında şunlar yazılmıştı: “Bulgaristan’ın kuruluşundan beri geçen elli yıl içinde Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığı bir genel toplantı yapmamış, kendi sorunlarını birlikte görüşüp konuşmamış ve ortak kararlar almamıştı. Bu, büyük bir eksiklikti. Bulgar hükümeti böyle bir toplantıyı engellemiyordu. Ama Türklerin kendisinden böyle bir kongre arzusu gelmemişti. Ara sıra bu düşünceyi ortaya atanlar olmuşsa da onlar da bu işi gerçekleştirememişlerdi. Başkaları böyle toplantılar yapıyorlardı. Bulgaristan Türk gençliği de küçük dernekler kurmuş ve zaman zaman toplantılar yapıyordu. Bütün Bulgaristan Türklerini kapsayacak genel bir kongre ihtiyacı günden güne artmıştı. Türk Milli Kongresi, bir meslek, bir sınıf, bir zümre veya parti kongresi olmayacak, bütün Bulgaristan Türklerini kapsayacaktır.
Kongrenin amacı, Bulgaristan Türk azınlığının bütün sorunlarını görüşmek, tartışmakk ve ortak kararlar almak olacaktır.
Bunu hazırlayanlar üç ana bölümlü bir gündem düşünmüşlerdir: 1- Bulgaristan Türk azınlık okulları, 2-Türklerin dini kurumları ve vakıfları, 3-Hayır dernekleri.” (3)
“Milli Kongre’ye gönderilen delegeler demokratik usulle seçildiler. İki dereceli bir seçim yapıldı. Kongre için iyi hazırlık yapıldı. Tarih önünde sınav verileceği düşünüldü. Elli yıllık Bulgar yönetimi altında yapılan bu ilk Türk Kongresi’nden yüz akıyla çıkılmasına önem verildi. Trenlerde delegelere indirim sağlandı. Sofya istasyonunda karşılama komiteleri bulunduruldu. Otellerde önceden yerler ayrıldı. Rehber gazetesi bürosu, hazırlık bürosu gibi çalıştı; burada nöbet tutuldu. Gelen delegelerin yardımına koşuldu... 1929 Ekim sonlarında Bulgaristan’ın dört bucağından kopup gelen fesli, sarıklı şapkalı, kalpaklı, başı açık renk renk kılıkta Türk delegeleri Sofya’ya gelmeye başladı.” (4)
Bu kongre hakkında Ali Kemal Balkanlı şunları demektedir:
“Katılmamı bilhassa tavsiye yolu olarak bana mektupla telkinde bulunan Sofya’daki Elçimiz Hüsrev Bey’in direktiflerine uyarak, o zamanlar Hasköy (Haskova) Türk Rüştiyesi Müdürü bulunmam dolayısı ile Hasköy ve civarından, kısman de Kırcaali ve havalisinden toplandığım delegasyonun başına geçerek, bu Türkler’in yegane Milli Kongresi’ne kalabalık bir toplulukla katılmış ve “Katip üye” olarak görev yapmıştım. Bulgarların hiçbir şekilde müdahalede bulunmadığı bu kongre sukunetle cereyan etmiş, bazı aşırı hareketlere rağmen sukunetle dağılmıştı. Kongrenin başkanlığını Razgrad’lı Ahmet Rasim Bey yapmıştı. Kongrede Hasip Safveti’nin halkın kanaatlarını rencide eden sözleri tartısız konuşmalar olarak muhafazakar halk arasında tepkilere yol açmıştı.” (5)
Nüvvap öğretmenlerinden Osman Keskioğlu: “Bulgaristan’ın her köşesinden Türk halkını temsil eden delegeler, Cemaat-i İslamiyeler, okul encümenleri Sofya’da toplanıp milli dertleri ortaya döktüler, münakaşa ve müzakere ettiler, hal çaresi aradılar. Kasım ayında üç gün süren Kongreye 700 delege katılmıştı. Ne yazık ki, tutucu ve ilerici diye iki gruba ayrıldılar, bir kısımı Mehmet Celil, bir kısmı Bekir Sıdkı tarafı oldu; iki lider ortaya çıktı. Bu kongre eskiden yeniye geçiş, inkılaplara uyuş için bir hazırlık niteliğindeydi. Çeşitli fikirler ortaya döküldü. Kongreye katılanlara bak: Sarık, fes, külah, kalpak, şapka her türlü kıyafet var düşünceler de öyle farklı. Bununla beraber yine faydalı kararlar alındı. Okullarda tedrisatın Türk harflari ile olması kararlaştırıldı, vakıflar müftülükler, cemaatler ve diğer milli meseleler tartışıldı. O zaman Sofya’da çıkan Deliorman gazetesi kongre zabıtlarını, kararları aynen neşretti. Türk Elçisi Hüsrev Gerede’nin bu hususta emeği geçti.” Demektedir. (6)
Bilal N. Şimşir şu bilgileri aktarmaktadır: “31 Ekim 1929 Perşembe sabahı Sofya’nın Humüs sinemasında birinci Türk Milli Kongresi açıldı. İlk iş olarak başkanlık divanı seçimleri yapıldı. Divan şöyle oluşturuldu: Başkan, Eğridere ve Koşukavak Havzası Delegesi Bekir Sıdkı Bey; ikinci Başkan, Pravadi Delegesi Dr. Basri Sabri Bey; Başkan Yardımcıları, Rusçuk Delegesi Peynircizade Süleyman Bey ile Kırcaali Delegesi Hasan Sabri Efendi; Katipler, İslimye Delegesi Arif Necip Bey; mebuslar, Rusçuk Mebusu Hafız Sadık, Preslav Mebusu Mehmet Ali Giray, Paşmaklı Mebusu Ağusoğlu Hafız Emin.”
Başkanlık divanın seçiminden sonra komisyonların oluşturulmasına geçilir. Kongre altı komisyon kurar: Maliye, Müftülükler ve Şer’iye Mahkemeleri, Cemiyet-i Hayriyeler, Maarif, Cemaat-ı İslamiyeler ve Vakıflar Komisyonlarıyla kongre kararlarını kaleme almak üzere kurulan Tahrir-i Muharrerat Komisyonu. Konge düzenini sağlamak üzere ayrıca on inzibat görevlisi seçilir, sonra kongre iç tüzüğü görüşülüp kabul edilir. Kongrenin birinci günü bu çalışmalarla sona erer. İkinci gün müftülükler konusunun görüşülmesine geçilir, ondan sonra Türk okulları sorunu görüşülmeye başlanır. Bu alanda pek çeşitli dertler bulunduğu görülür. Hararetli tartışmalar olur. Bulgaristan Türk okullarında yeni harflerle öğretim yapılması konusunda şu tartışmalar olur:
“Hafız Abdullah Efendi (Şumnu) Yeni harflerle yazan Garp Türkleriyle Asya Türkleri arasında bir fark yoktur. Asya Türklerinin bir çokları daha bizden evvel yeni harfleri kabul etmişlerdir. Biz, eğer diğerlerinin gittiği yoldan ayrılacak olursak yarın diğer kitle ile anlaşamayacağız, lisanımızı kaybedeceğiz. Irki mecburiyetler yeni yazıyı öğrenmeye bizi mecbur eder. Her iki yazıda menfaat vardır... İptidai üçüncüsü ve dördüncü sınıflarda haftada dört saat Kur’an-ı Kerim okutulmalıdır...”
Muallim Halit Bey (Yanbolu) Bulgaristan Türkü için eski harf lazım değildir. Tedrisat yeni harflerle yapılmalıdır. Çünkü Türküz, Türklüğe uymak lazımdır. Üçüncü sınıfta hem Bulgarca, hem Türkçe, hem de Arap harfleri ile tedrisat nasıl kabul ediliyor? Çocuklarımıza Kur’an-ı Kerim dersleri hususi okutulsun, ebeveyni okutsun...”
Yusuf Şinasi Efendi (Şumnu) Bulgaristan Müslümanları için vahim bir mesele vardır. Bu hususta sözümü söylemek isterim. Bulgaristan Türkleri üç yazı öğrenmek mecburiyetindedir. Hepsini öğrenmek lazımdır. Arap harflerini okutmak lazımdır. Arap harfleri de lazımdır, Bulgarca da lazımdır... Fikrimce bizim için en lazım olan Arap harfleridir. Sebebi de Latin harfleriyle Kur’an-ı Kerim yazılmasıdır. Arap harfleri bizim dini ve milli işlerimizi görüyor. Arap harfleri muhafaza edilsin. Mekteplerde ikinci sınıftan sonra okutulacak olursa bizim ihtiyacımızı temin etmez...” Hasip Safveti Bey (Vidin) “Mekteplerde Kur’an tedrisi çok zor oluyor... Kur’an-ı Kerim üçüncü ve dördüncü sınıflarda okutulsun, fakat manası verilerek, anlatılarak okunsun, ki çocuklarımız üzerinde bir tesiri olsun. Birinci ve ikinci sınıflarda Türk harflerini öğrendikten sonra üçüncü sınıfta Arabi yazısını öğretelim. Latince okunmuyor, latin lisanının esaslarından alınarak yeni bir Türk alfabesi vücuda getirilmiş ve Türk yazısı bu suretle kurulmuştur. Ortada latin harfleri yoktur, Türk harfleri vardır (alkışlar), Arap elifbası da Kur’an-ı Kerim için lazımdır. Dördüncü sınıfta Arap harflerinin okutulması esası kabul edilsin.” (7)
Okullar konusunda tartışmalar uzadıkça uzar. Sonunda iş yeniden komisyona yollanır.
Bu konuşmalar hakkında Ali Kemal Balkanlı, Şarki Rumeli ve Buradaki Türkler kitabında: “Köylü ve şehirli Türk olgunlarının çoğunluk teşkil ettiği” Milli Kongre beklendiği gibi verimli sonuç vermemiş, aşırı görüşlü gençlerle yaşlıları birbirinden ayırarak iki arada bir uçurum yaratmış ve daha ilk günü dağılma tehlikesiyle karşılaşılmıştı. Buna henüz hiçbir dini inanç ve doğmadan ödün vermeye alışacak derecede devrimci fikirler sahibi olmayan muhafazakar halkın Hasip Safveti tarafından kürsüde “Kur’an makamla okunacağına kemanla çalınmalı” demesi sebap olmuştu. Hatta muhafazakar delegeler, başka bir salon tutarak oraya gitmişlerdi, fakat ılımlı tutumumuzla her iki tarafa sukünet tavsiye eden bizler Hasköy ve havalisi delegeleri dağılmayı önlemiş ve bir skandala meydan vermemiştik. Belki de bu barizleşen fikir ve kanaat ayrılığı ikinci bir kongre için faaliyete geçmeyi önlemeye amil olmuştur, belki de Bulgar hükümetleri artık böyle bir toplantıya müsait davranmamışlardır. Amma, Türk halkının milli konularda birlik olmamalarının büyük etkisi olduğuna şüphe yoktur” diyor. (8)
Milli Kongre 3 Kasım sabahı son toplantısını yapar. O sabah Bulgar Kralı 3. Boris’in kongre başkanına yolladığı teşekkür telgrafı alkışlanarak okunur. Sonra komisyonlardan gelen raporların birer birer okunup karara bağlandığını Bilal N. Şimşir, Bulgaristan Türkleri adlı kitabında şöyle anlatmaktadır: “Kapanış konuşmasında Başkan Bekir Sıdkı Bey, Bulgaristan Türk azınlığının yarım yüzyıllık tarihinde ilk kez bir Milli Kongre yapıldığını, dört gün süren bu kongrenin yedi oturumda sona erdiğini belirttikten sonra, Bulgaristan’da bir Türk ekalliyeti olduğunu, bir Türk oymağı bulunduğuna unutmamalıyız dedi. Kabul edilen kararların Bulgar hükümetine sunularak Türk azınlığının arzularının yerine getirilmeye çalışacağını da sözlerine ekledi.”
“Milli Kongre Bulgaristan Türk basınında geniş yankılar yaptı. Pek iyimser yorumlara neden oldu. Rehber, bu kongreden bir “Güneş doğacağını” yazarken, Deliorman, “Bu kongrenin Bulgaristan Türklerinin tarih önünde bir dönüm noktası olduğunu unutmamalıyız” diye yazıyordu. (9)
Reşat Ekrem Kocu, İstanbul Ansiklopedisi, sayı 117’de (s. 4361) “Milli Kongre” için “1929’da bütün Bulgaristan Türklerinin 700 delegeleriyle eski Gümülcine müftüsü, İslam bilgini Bekir Sıdkı Efendi’nin başkanlığında bir Milli Kongre toplanmış ve bu kongre Deliorman gazetesinin Sofya’ya nakline ve Milli Kongre’nin organı olmasına karar vermiştir, bu kararı Türkiye Büyükelçisi Hüsrev Gerede de tasvib ettiği için Deliorman dört yıl Sofya’da Balkanlar’da misli görülmemiş büyük bir gazete olark neşredilmiştir” diye bahseder.
Bilal N. Şimşir de: “Böyle bir Milli Kongre toplmak öteki Balkan Türklerinin hiç birine nasip olmamıştı. Başlı başına bir inceleme konusu olan bu kongre Bulgaristan Türklerinin tarih önünde bir dönüm noktası idi demektedir. Kongre inkılapçıların, Atatürkçülerin bir zaferiydi. Bu kongrenin sözcülüğünü yapacak bir organ bulmak, tüm Bulgarya Türklüğünü temsil edecek bir gazete çıkarmak düşünüldüğü zaman, tabiatıyla ilk akla gelen Mahmut Necmettin’in Deliorman’ı oldu” diyor. (10) “Milli Kongre Avrupa basınına da yansımıştır. Volkes Deutscher Dientst adlı Alman haber bülteni, kongreye geniş yer ayırmıştır. Bulgaristan nüfusunun altıda birini oluşturduğu bu azınlığın ilk kez bir Milli Kongre düzenlediği belirtildikten sonra özetle şunlar ekleniyordu: Görüşmeler, Bulgaristan Türk azınlığının duygularını yansıttı. Üç büyük sorun Bulgaristan Türklerini özellikle heyecanlandırıyor. Bunlar: Okullar sorunu, Türkiye ile bağlar ve azınlığa karşı Bulgarların tavrı...” (11) “Bulgar hükümeti Türk azınlığın Milli Kongre’de dile getirdiği istekleri yerine getirmekte hiç istical göstermedi, tersine Milli Kongre kararlarını rafa kaldırdı... 1934 yılındaki hükümet değişikliğinden sonra ise Milli Kongre’ye katılan aydınlara karşı baskılar çok arttı, kapatılan Türk okulları açılmadığı gibi yeniden bir çok okul kapatıldı, Türk öğretmenler “Kemalist” diye işlerinden kovuldu. Milli Kongre’ye öncülük eden Mehmet Celil’in Rehber gazetesi kapatıldı, kendisi 1939’da Sofya Hapishanesi’nde tüyler ürpertici bir cinayete kurban gitti.” (12)
Bulgaristan’daki Türkler her hükümet değişikliğinde Milli Kongre’de alınan kararlar doğrultusunda isteklerinin yerine getirilmesi için yılmadan direniyordu.
Nitekim 9 Eylül 1944’den sonra değişen yönetimde yine Sofya’da toplanan Yüksek Eğitim Şurası’nda Türk Öğretmenleri Temsilcisi Osman Kılıç bu istekleri şöyle dile getiriyordu:
“1-Bütün azınlık okullarının mali idaresini devlet deruhde etsin.
2-Devlet, Türk okullarına lazım gelen öğretmen kadrolarını yetiştirmek için, yeteri kadar pedagoji okulları açsın...
3-Türk okullarında Başöğretmen Türk olmalıdır.
4- Öğretmen ve öğrencilerimiz, Bulgar öğretmen ve öğrencilerinin faydalandığı haklardan istifade etmeliydiler. Bütün mezunlarımıza hak eşitliği sağlanmalı.
5- Türkler için ilkokul, 6- Rüştiye, 7-Lise, 8- Üniversite açılmalı.
9- Türk öğrencilerinin istedikleri Bulgar okullarına kabulü,
10- Bütün Türk okullarında Türk tarihin okutulması,
11- Bütün Türk okullarında tedrisatın Türkçe olarak yapılması.” (13)
Bu istekler de gerçekleşmediği gibi 1976’da okullarda Türkçe öğretim de kaldırıldı.
Sonuç olarak, Bulgaristan’daki Türk azınlığı, 1929’daki Milli Kongre’de ve bundan sonra yapılan kongrelerde daima tarih önündeki sayısal olgunluğunu kanıtlamıştır.
NOTLAR:
1 Bulgar Zulmü-Balkan Türkleri Dayanışma Derneği, 1998, s.1
2 Bilal, N.Şimşir,-Bulgaristan Türkleri, Ankara, 1986 Bilgi Yay., s. 23
3 A.g.e., s.106-108
4 A.g.e., s.109-110
5 Balkanlı, Ali Kemal-Şarkı Rumeli ve Buradaki Türkler, Ankara 1986. S.311
6 Keskioğlu, Osman-Bulgaristan’da Türkler kültür Bak.Yay. Ankara 1985 s.126
7 Şimşir, Bilal N.,-Bulgaristan Türkleri, Ankara, 1986 Bilgi Yay. s.112
8 Balkanlı, Ali Kemal, Şarkı Rumeli ve Buradaki Türkler, Ankara, 1986, s.312
9 Şimşir, Bilal N., -Bulgaristan Türkleri, Ankara, 1986 Bilgi Yay., s.113
10 A.g.e., s.196
11 Şimşir, Bilal N.-Bulgaristan Türkleri, Ankara, 1986, Bilgi Yay., s. 113
12 A.g.e., s. 114-115
13 Kılıç, -Osman-Kader Kurbanı, Ankara, 1989, Kültür Bak., s. 186-187
TARİH VE TOPLUM, ARALIK 1999, SAYI: 192